Arapların İslâm öncesi dinî ve sosyal hayat telakkileri.
Kur’an-ı Kerim’de dört ayette câhiliye kelimesi geçmektedir: Âl-i İmrân 3/154, Ahzâb 33/33, Feth 48/26, Mâide 5/ 50.
Müslüman oldukları için Mekkeli müşriklerin zulüm ve işkencelerine maruz kalıp, imanlarını korumak için evlerini, mallarını - mülklerini bırakarak önce Habeşistan'a, sonra Medîne-i Münevvere’ye hicret eden Mekkeli Müslümanlar.
Kur’an ikliminde bir hayat, Allah’ın emir ve yasaklarına uyma konusunda hassas davranan mü’minlerce yaşanan bir hayattır. Bu hayata namzet olan kullar; öncelikle Kelamullah ile sürekli hemhal olan, gönüllerini, ellerini ve dillerini Allah’ın Kitabı’ndan mahrum bırakmayanlardır.
Ukbe b. Ebî Muayt bir gün Hz. Muhammed’i yemeğe davet etmişti. Rasûlullah (s.a.s) davete icabet etmiş ancak şehadet kelimelerini söylemedikçe yemeklere el sürmeyeceğini belirtmişti.
Peygamberimiz aleyhisselâm, kendisini karşılamak için her tarafı dolduran coşkulu kalabalığı selâmladı. Çocuklara varıncaya kadar mümkün mertebe hepsiyle ilgilendi. Sonra da Hz. Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin evine doğru yürümeye başladı.
Huyey bin Ahtâb’ın o seçkin ve çok özel kızı olan o küçük Safiyye, yıllar sonra Peygamberimiz Aleyhisselâm ile evlenmiş, Ashâb-ı Kirâm’ın da sevgisini kazanmıştı. İslâm ile nasıl şereflendiğini soran hanım Sahâbîlere hayat hikâyesi anlatmıştı.
Akabe bir anddı! Bir taahhüttü Akabe. Allah’a dönüş, Peygamber’e bağlanıştı. Günahlardan kaçış, hayırlara koşuştu. Büyük bir dayanışma içinde İslâm’ı yükseltmek için yürekten verilmiş mü’min sözüydü.