Her müstekbirin istikbârını kendisi üzerinde gerçekleştirdiği bir mustazaf sınıfı vardır. Bu nedenle Kur’an’da müstekbir kavramının karşıtı olarak mustazaf kelimesi kullanılır.
İnsanlık tarihi, bir peygamberler tarihidir; İslam ve küfrün, tevhid ve şirkin, ıslahın ve ifsadın tarihidir. Bu tarihin ve tarihte yaşayan toplumların yapısına ilişkin sünnetullah, mele ve mütref, zalimler ve mazlumlar gibi bazı kavramlar Kur’an’da önemli bir yer tutar.
“Câhiliye(t)” kelimesi, “cehl” kökünden türetilmiş “câhil” kelimesinden yapılma bir mastardır; sözlüklerde bu kelimeye ilmin zıddı olarak “bilgisizlik, câhillik anlamı verilir. “Nefsin ilimden, bilgiden yoksun olması” durumunu ifade eder.
Sevgili Peygamberimiz (sas) şüphesiz en mükemmel eğitimcidir. Öğrenen, öğreten, dinleyen ya da onları seven olmayı tavsiye eden Efendimiz’in (sas) kullandığı metotlar, eğitim gönüllüleri tarafından her asırda tekrar yorumlanabilmektedir.
Dâru’n-Nedve, Peygamber (sas)’in dördüncü kuşaktan dedesi Kusay bin Kilab tarafından, yaklaşık 440 yılında Kâbe’nin kuzeyine, tavafa başlanılan yerin arka tarafına inşa edilmiştir.
Arazisi, susuz ve ekinsiz bir sahra olduğu için Mekke halkı diğer Araplardan farklı olarak ticarette ilerleyip, üstünlük kazanmışlardı.[1] Bütün Arap kabileleri Kureyş’e saygı gösteriyordu. Zira Kureyş; Kâbe’nin idaresini yürütüyor, onu muhafaza ederek şerefini koruyordu.
Siyer sözlükte davranış, hal, hayat tarzı, gidişat, bir kimsenin ahlakı, hayat hikayesi, tedbir,tabiat, seyahat etmek, idare gibi anlamlara gelen siret kelimesinin çoğuludur. Siret kelimesi Kur’an-ı Kerim’de Taha Sûresi 21. ayette hal ve şekil anlamında kullanılmıştır.