32 farzın tamamını çocuk yaşında ezberleyen yetişkinler olarak, yazının başlığı tuhaf gelebilir. Elbette 6’dır. Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kaza ve kadere iman. Bu şartlardan biri eksik olsa dahi, kişi iman etmiş sayılmaz.
“Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız.” hadisini de bilmeyenimiz yoktur. Hz. Peygamberin (sav); cennete gitmek için iman etmenin, iman etmek için de birbirimizi sevmenin şart olduğunu açık ve net şekilde ifade ettiği hadisini.
İkisini de biliyoruz, pekâlâ. Ama sevgiyi, imanın şartları arasında saymıyoruz. Öğretirken; iman etmek için sevmek de şarttır, demiyoruz.
Belki bu yazıyı biraz cesur buluyoruz ya da Amentü’de sayısı belli olan esasların adedi üzerine konuşmayı gereksiz görüyoruz. Hâlbuki hadistir ve sahihtir ki; sevmeden “amenna ve saddakna” demek samimi değildir.
Kimi sevmek peki?
“Birbirinizi sevmedikçe” diyor Allah Rasulü. Bunun Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kaza ve kadere iman ile ne ilgisi var ki böyle diyor?
Şöyle bir ilgisi var;
Hz. Hatice’nin iman etmesini kolaylaştıran şey; eşine duyduğu sevgiydi.
Hz. Ebu Bekir’in kalbinde iman fitilini ateşleyen şey; arkadaşına duyduğu sevgiydi.
Çocuk yaştaki Ali’nin tereddüdünü gideren ve babasına danışmadan ona karar aldıran şey; amcasının oğluna duyduğu sevgiydi.
Hz. Hamza’ya “Ben de Müslüman oldum” diye meydan okuyarak saf değiştirten şey; yeğenini yapılan eziyetlere katlanamayacak kadar çok sevmesiydi.
Taif’in üzüm bağlarındaki köleye iman ettiren şey; Efendimizin (sav) Yunus b. Mettan’dan “Kardeşim” diyerek bahsetmesiydi. Ninovalı Addas, Hz. Yunus’a duyduğu sevgi ile Hz. Muhammed’e iman etti.
Necaşi Eshame’ye iman etmenin yolunu açan; Cafer-i Sâdık’tan dinlediği Meryem Suresi ve Hz. İsa ile Hz. Meryem’e duyduğu sevgiydi.
Bu isimler ve niceleri, kalplerini sevgi ile arındırıp, imana hazır hale getirdiler.
İkna edici gelmediyse tam tersini düşünelim. Ebu Cehil’e iman ettirmeyen şey neydi? Hz. Muhammed’e duyduğu nefretti.
Ukbe’ye imanı tattırmayan şey neydi? Hz. Muhammed’e karşı duyduğu kibirdi.
Ebu Leheb’i imandan alıkoyan şey neydi? Yeğenini bir liderliğe layık görmeyecek kadar küçümsemesiydi.
Bu isimler ve niceleri de, kalplerini sevgisiz bırakıp kararttılar ve orada imana yer açamadılar.
Evet, sevgi kalbi temizler, arındırır, iman etmeye hazır hale getirir. İman da o kalbe gelir kurulur. İkisinin de yeri kalptir.
Hem Hak, kainatı sevgi üzerine kurmuştur. Suyun bardağa duyduğu sevgi, onu o kapta tutar. İki hidrojenle bir oksijeni bir arada tutan o enerji, sevgidir. Tohuma bağrında yer açan toprak, ona sevgi duyduğu için onu sahiplenir. Ayçiçeği, güneşi sevdiği için onu takip eder. Bu düzeni kuran Allah, bu sistemi tıkır tıkır işleten kudreti ve el-Vedud ismi; bu iddialarımın delilidir.
Hâl böyle iken, bize de Amentü’den önce sevgiyi öğretmek düşer.
İlk olarak, Allah sevgisi. Çocuklarımıza ve gençlerimize, korkacakları değil sevecekleri bir yaratıcımız olduğunu anlatmalıyız. “Allah günah yazar, cehennemde yakar.” cümleleri bir kalpte imanı yeşertmez. Aksine yaşları ilerledikçe yaratıcı inançları bir tabuya dönüşür ve gazabından korktukları Allah’tan uzak durmak onlar için çözüm haline gelir. Ya da sadece günah kazanmamak ve sevap kazanmak için ibadetlerini yapan, cennete gitmek dışında bir amacı olmayan Müslümanlar olurlar. Bir baş okşamanın, tebessüm etmenin, el uzatmanın, kardeşlik yapmanın, Allah’ın rızasını kazanmak olduğundan habersiz yaşarlar. İkisi de büyük bir felaketin habercisidir.
Allah sevgisinden sonra da birbirimizi sevmeyi öğretmeliyiz ki Amentü’nün diğer esaslarını hakkıyla kavrayabilsin. Yaratılan her şeyi, Yaratan’ından ötürü sevmeliyiz anlayışını kalplerine kazıyalım ki; Allah’a imanın, O’nu ve tüm yarattıklarını sevmeyi gerektirdiğini bilsin. Bunu bilsin ki; yaşamı, ölümü, ahireti, sorguyu, kaderi anlamlandırabilsin.
Şimdi tekrar sayalım mı, iman etmenin şartlarını?
Yeni yorum ekle