Eğer “bayram” algımız bu dünyaya aitse; şeker-çikolata-baklava-börek-sarma ziyafeti, kabir ziyareti, el öpme merasimiyse yalnızca; yazık bayramımıza!
Merve KAHRAMAN ÖZTÜRK
Kadıköy’de doğdu. Kadıköy Anadolu İmam Hatip Lisesi’ni ve Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni bitirdi. Aynı üniversitede tasavvuf alanında yüksek lisansa başladı. Yazıları Siyeri Nebi Dergisi'nde ve internet sitesinde yayımlanıyor. İstanbul’da öğretmen olarak görev yapan ve çocuk edebiyatıyla da ilgilenen yazarın bu alanda İyi Dünya Fablları ve Ayvaz ile Çiftçi kitapları yayımlandı.
Bir Ömür, Üç Ramazan
Gençlikte Ramazan, direnmektir. Gözün bakılmaması gerekene, kulağın duymaması, dilin söylememesi, ayağın gitmemesi, gönlün hissetmemesi gerekene direnmesidir. Siz buna “uzak durmak” ya da “sabretmek” diyebilirsiniz. Ben, ‘direnmek’ diyorum cümle harama karşı.
Siyer Yazıları 10: Kudüs
Davud, Süleyman, İbrâhim, Musa, İsa, Zekeriyya’nın ve daha birçok peygamberin yaşadığı; Zebûr’un, İncil’in indirildiği topraklar rahmete gark olmuştur. Ama zahmeti de eksik olmaz. Son peygamberi Cebrâil’le birlikte gecenin en koyu vaktinde ağırlayıp Mîraç’a ev sâhipliği yapmak; dünyâda cenneti yaşamaktır.
İmanın Şartı Kaçtı?
Çocuklarımıza ve gençlerimize, korkacakları değil sevecekleri bir yaratıcımız olduğunu anlatmalıyız. “Allah günah yazar, cehennemde yakar.” cümleleri bir kalpte imanı yeşertmez. Aksine yaşları ilerledikçe yaratıcı inançları bir tabuya dönüşür ve gazabından korktukları Allah’tan uzak durmak onlar için çözüm haline gelir.
Siyer Yazıları 16: Medîne
İnsanlar ve şehirler birbirine benzer.
İkisi de birbirine yurttur, yuvadır.
İnsan, eğer ruhu yoksa kemik yığınıdır. Şehir, eğer ruhu yoksa taş yığınıdır.
Siyer Yazıları 15: Ümmü Ma’bed
“Hilye, Allah Resûlü Muhammed Mustafa’nın özelliklerini anlatan eserlerin adıdır. O’na yetişemeyenlerin O’nu görebildiği gözlerdir. Ben, o gözlere en ayrıntılı resmi çizen kadınım.”
Siyer Yazıları 14: Kasva
İsmim Kasva. Resûlullah Efendimiz’in bineğiyim. Tebliğinin muhatabı değilim elbette ama şefkat ve merhametinin en büyük tanığıyım. Yaradan, biz hayvanları mükellef kılmadıysa da başıboş bırakmadı. İnsanların adına içgüdü dediği sezilerimiz ile acıyı, sevinci, zikri, şükrü biz de biliriz.
Siyer Yazıları 13: Örümcek
Ben dışarıda taştan taşa çektiğim ağın sarmalında beklerken Allah Resûlü içeride, endişesi mağarayı saran Ebû Bekir’i tesellî ediyordu, “La tahzen! İnnellahe meanâ: Üzülme, Allah bizimle berâber.”
Siyer Yazıları 12: Esmâ
Gece güneşi, çöl yağmuru bekler. Benim ömrümün çoğu da Efendim’in müjdesindeki çifte kuşağı beklemekle geçti. Babam Ebû Bekir, kardeşim Aişe. Resûlü’m, Efendi’m, Peygamber’im Muhammed Mustafa (sav). Kendimi bildim bileli O’na hizmetteyim.
Siyer Yazıları 11: Habeşistan
Kıtaları aşan ve çağlar geçen bu çağrı, elbette benim göklerimde de yankılanıyor! Gurur duyuyorum Bilal’imle, hakka dâvet eden sesiyle ve gözü kara îmânıyla. “Köleler diyarı” anlamına gelen ismim yeni bir mânâya erişiyor artık. Hakk’a îman eden taşım, toprağım en büyük özgürlüğü tadıyor.
- toplam 5 içinde 1
- ››