Âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sas)’in doğum günü, bizim için müstesna bir gündür. Her Mevlid Kandili’nde biraz daha tazeleniyoruz. Biraz daha büyüyor ona dair sevgimiz, muhabbetimiz ve hasretimiz…
Çocukların bugünkü gibi çikolataya, şekere, gazoza kolay ulaşamadığı günlerdi… En büyük lüksümüz dedelerimizden, ninelerimizden kopardığımız kuruşlarla bakkaldan aldığımız horoz şekerleriydi.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın başlatmış olduğu ve her yıl Nisan ayında tertip edilen Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinin gerek ülkemizde, gerekse yurt dışındaki Müslüman vatandaş ve soydaşlarımızda yoğun bir dinî atmosferin yaşanmasına vesile olduğu bir gerçektir.
Bırakma beni Sultanım! Ne olur bırakma beni! Bir parça yer aç, tutunayım eteklerine. Bir tebessümünü sakla benim için. Bir damla gözyaşın girsin kalbime ki, bilmekteyim birisi benim için. Nur-i Muhammedi hatırına ihya olsun. Karartıdan kasvetten kurtulsun.
Allah Rasûlü'nün (sas) kutlu mücadelesini doğru anlamak ve güzel ahlâkını hayatımıza taşımak yerine, abartılı sözler, şiir ve ilahilerden oluşan kuru bir övgü edebiyatı yapma kolaycılığına kaçıldığı da bir vakıadır.
Peygamberimiz, pazartesi gecesi sabaha yakın bir saatte yeryüzüne teşrif etti.[11]Arkadaşlarından birisi pazartesi günü oruç tutmanın önemini sorduğunda Allah Resûlü şu cevabı vermiştir: “O gün, benim doğduğum ve vahyin bana inmeye başladığı gündür.”