Peygamber aleyhisselâm’ın örnek davranışlarına sünnet diyoruz. Müslümanlar bu dünya gurbetinde yollarını yitirmemek için Rasûlullah’ın sünnetini öğrenmeye ve onu kendilerine hayat düstûru edinmeye mecburdur.
İnsanlara güvenebilmek… İşte huzurlu olmanın en önemli şartı budur. Ne kadar çok insana güvenebiliyorsak, bahtiyarlığımız da o kadar büyüktür. İnsanlara güvenmeden yaşamak, “Acaba bana bugün mü, yoksa yarın mı zarar verecekler?” diye endişeyle beklemek dayanılmaz bir azâbtır.
Ramazan, bizler için hidayet olan, hakkı batıldan ayıran Allah’ın Kitabı’nın indirildiği mübarek bir aydır. Ramazan bir mektep ise ders kitabı da Kur’an’dır. Müfredatı Rabbimiz tarafından belirlenen bu Ramazan mektebinden mağfiret diplomasıyla mezun olunmalıdır Bayramla da mezuniyet töreni kutlanır.
Yerleşme imkânı bulunan her yerde yapılacak iş, na¬mazın ikamesi, yani çevrenin İslâmîleştirilmesi, zekâtın verilmesi, eko¬nomik problemlerin çözülmesi; emr bi'l-ma'ruf ile sistemin yerleşmesinin ve yaygınlaşmasının sağlanması; nehy ani'l-münker'le de yabancı unsurla¬rın İslâmileştirilmiş çevreden uzak tutulmasıdır.
İman güneş gibidir; insanın ruhunu aydınlatır. İnançsız insan mutsuzdur, karamsardır; köksüz bitki gibi solmaya, kurumaya mahkûmdur. Allah’ı bilmek ve O’nun istediği gibi yaşamak her insanın hem görevi hem de en tabiî hakkıdır. Onun bu hakkını kimse engelleyemez. Engellemeye kalkanların, peygamberleri engellemeye kalkanlardan bir farkı olmaz.
Yüce Mevlamız, kulunun kendine bağlılığını ve saygısını görmekten memnun olur. İftar vakti bu bağlılığın ve saygının en iyi gösterildiği bir zamandır. Bu sebeple Resûl-i Kibriyâ Efendimiz iftar vaktini titizlikle takip ederdi. İftar vakti girince “Rabbim, ben akşama kadar senin emrine uyarak aç kaldım. Şimdi de senin buyruğunu tutarak hemen orucumu bozuyorum.” dercesine süratle orucunu bozardı.
Hak-batıl ekseninde hakkın üstün gelebilmesi için Allah Teâlâ sürekli olarak hakka yardım etmiştir. Batıl bulaşıcı bir hastalık gibidir. Süratli bir şekilde etrafa yayılır. Bunun karşısında hakkın ayakta kalabilmesi için mutlaka ona yardım edilmesi şarttır. Allah Teâlâ her şartta ve her durumda hakka yardım etmektedir.
İslâm’ın bugüne kadar gelmesinde peygamber hanımları ve peygamber kızları çok sıkıntılar ve çok çileler çektiler. Aç kaldılar, yoruldular, uykusuz kaldılar, hor ve hakîr görüldüler, yine de dâvâlarından vazgeçmediler.
Ramazan ayı sabır ayıdır. Oruçlu insan sadece açlığa ve susuzluğa değil, her türlü masiyete karşı sabretmeyi öğrenir ramazanda. Çünkü “Oruç sabrın yarısıdır.”[3] ve “Oruç bir kalkandır.”