Çarpışmasız Cihad: Hac
عَنْ عَائِشَةَ بِنْتِ طَلْحَةَ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللهَ عَلَي النِّسَاءِ جِهَادٌ قَالَ: نَعَمْ عَلَيْهِنَّ جِهَادٌ لاَ قِتَالَ فِيهِ الْحَجُّ وَالْعُمْرَةُ.
Âişe radıyallahu anhâ’dan; demiştir ki:
-Ey Allah’ın Resûlü, kadınlara cihad var mı, dedim.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemşöyle buyurdu:
“Evet, onlara çarpışmasız cihad vardır: Hac ve umre!”[1]
Bilinen bir gerçektir ki, Müslüman, iman ve ibadet hayatı ile çok yönlü, yaygın, sürekli ve gerçek bir cihadı yaşamaktadır. Nitekim görüldüğü gibi Peygamber Efendimiz, bu hadis-i şerifte “hac ve umre”yi “çarpışmasız cihad” olarak nitelendirmektedir. Büyük muhaddis İmam Buhârî’nin rivayetine göre Hz. Âişe:
-Ey Allah’ın Resûlü! Bize göre cihad en faziletli ameldir. Biz kadınlar cihad edemez miyiz, demiş. Resûlullahsallallahu aleyhi ve sellem de:
-“Hayır! Siz kadınlar için en faziletli cihad, mebrûr hacdır.” buyurmuştur.[2]
Buhârî’nin rivayetinde umreden söz edilmemekte, hac da “mebrur” (makbul) sıfatıyla vasıflandırılmaktadır. Aynı durum Nesâî’nin rivayetinde de görülmektedir.[3] Ayrıca Hz. Peygamber’in aynı suale:
“(Cihad olarak) hac size yeter!” diye cevap verdiği de kaydedilmektedir.[4]
Hz. Peygamber’e ait bütün bu beyân ve değerlendirmeler, gerçekten pek dikkat çekici ve düşündürücüdür. Bir kere bu tespit, haccın, cihada pek denk bir güçlüğünün, dolayısıyla faziletinin bulunduğunu ortaya koymaktadır. Öte yandan İslam’daki ibadetlerin her birinin değişik yönlerden cihad mahiyetinde olduğunu da pek tabiî olarak belirlemiş olmaktadır.
Bu genel değerlendirme ve özellik içinde bilhassa haccın, cihad niteliği açısından daha farklı ve ayrı bir yerinin bulunduğu; soğuk harbin, propaganda ve kültür savaşının en kapsamlı ve etkili uygulaması ve vasıtası olduğu anlaşılmaktadır.
Bir başka hadisten öğrendiğimize göre, “Cihad, din binasının en üst noktası, zirvesidir.”[5] Hanımlar ise muhârip sınıf değildir. Onlar için hac (ve umre) ibadeti cihad yerine kâimdir. Zaten hac, çarpışmasız cihaddır. Kadınların fıtrî ve şer’î durumlarına uygun olan da aslında budur. O halde hadisimizden, kadınların soğuk harbde önemli görevler üstlenebilecekleri sonucunu çıkarmamız mümkündür. Bir başka ifade ile kadınıyla erkeğiyle Müslümanların dünya çapında cihad şans ve sorumluluğuna sahip oldukları açıktır. Nitekim, güçsüzlüğünden ve korkaklığından yakınan bir Müslüman’a Hz. Peygamber:
“Güç-kuvvet ve kahramanlık istemeyen cihada, hacca gel, katıl.”[6] tavsiyesinde bulunmuştur. Bir başka hadiste de Efendimiz:
-“Hac ve umre, bütün zayıfların, yaşlı, güçsüz, küçük ve kadınların cihadıdır.”[7] buyurmuştur. Böylece Sevgili Peygamberimiz, fiilen asıl cihada, sıcak harbe iştirak edemeyen toplum kesimlerinin katılabileceği bir cihad türünün mutlaka bulunduğunu ilan etmiş olmaktadır.
Hemen kaydedelim ki, bu ifadeler haccın, âciz, güçsüz ve kadınların yapacağı bir ibadet olduğunu değil; bu vasıftakiler için cihad yerine geçecek pek önemli bir ibadet olduğunu, onların da cihad sevabını kazanma şanslarının bulunduğunu anlatmaktadır. Bu yönüyle de ümmetin bahis konusu kesimleri için büyük bir nimet ve şereftir.
Soğuk Harb
Uzun yolculuk, büyük güçlük ve fedakârlıklara katlanarak, tek merkez, tek emir ve komuta altında bir araya gelmek, evrensel çapta iş ve güç birliği yapmak demek olan hac, İslam dünyası için fevkalâde önemli ve etkili tebliğ imkânıdır. Tebliğ ise zaten başlı başına bir cihaddır. İmkânlarını zevk ve rahatları için kullanma yolları açıkken, Allah’ın emrine uyarak, mal ve canlarını ortaya koyarak zararsızlık andı içen, şiddet göstermeden heybet arz eden, kaynaşan, şeklî ve fizikî ayrılıklarına rağmen inanç, his ve bağlılıklarını aynı kelimelerle, aynı şekil ve usûllerle ifade eden bu silahsız mücahidler ordusu hacılar, imansız yüreklere elbette düşündürücü ve belki de korkutucu mesajlar sunacaklardır. Tüm dünyanın hac zamanı gözlerini İslam dünyasına çevirmesi, silahsız mücahidleri izlemesi boşuna değildir.
Her türlü şer sembollerine meydan okuma hareketlerini ihtiva eden hac ibadeti, Müslüman’ı zararsızlık temel vasfı içinde zararlılara karşı gerekli tedbirleri alma ve hak ettikleri cevabı verme yönlerinden tam bir eğitim vasıtasıdır. İhram ise çarpışmasız cihad erleri hacıların “Allah’a tazim, yarattıklarına şefkat” esası ve tatbikatının ortak askerî kıyafetidir.
Ümmeti Yaşamak
Hac, tevhid akidesini Beytullah’ın çevresinden tekbir, tehlil ve telbiye sadâlarıyla tüm dünyaya duyurmaktır. Hac, Müslümanların dünya çapında organizasyonlara, büyük kalabalıkları kitleler halinde mukaddes amaçlar peşinde belli hareketlere sevk ederek, belirli kurallar dairesinde icra etme dirayetine alıştırmaktadır. Öyle sanıyoruz ki, haccın doyumsuzluğu, bir kere gidenin birçok kez gitmek istemesi de işte bu ümmet bütünü içinde ma’şerîleşme, tüm benliğini başkalarıyla paylaşıp geliştirme ve ümmetin manevî varlığı ve kişiliği içinde dirilmiş olmaktan, bir başka ifade ile “ümmeti yaşamak”tan kaynaklanmaktadır. Onun için de derinden etkilemektedir.
Disiplin ve Eğitim
Orduda disiplin, itaat ve fedakârlık esastır. Silahlar ve eğitim bu takdirde anlam kazanır. “Çarpışmasız cihad”ın da kendisine has disiplini, uygulaması ve fedakârlığı vardır. Silahsızlık ve zararsızlık bu gereklere uyulduğu ölçüde azamet arz edecek ve hacılara itibar kazandıracaktır. Disiplinsizlik yapanlar ise ümmetin bozgununun vebalini omuzlarında taşıyacaklardır. Bu vebal fevkalâde ağırdır. Kimse böyle bir kabadayılığa kalkışmamalıdır.
Sonucun mükemmelliği, yapılacak hazırlık çalışmalarıyla yakından ilgilidir. Önceden alınacak eğitim hiç şüphe yoktur ki birçok uygulama hatalarını önleyecek ve kazanılacak manevi zevki ve etkilenmeyi arttıracaktır. Bu yüzden hiçbir sebeple terk edilmemelidir. Nitekim bir hadis-i şerifte: “Gereklerini yerine getirerek hac eden, Müslümanların dilinden ve elinden zarar görmedikleri kişinin geçmiş günahları bağışlanır.”[8] buyrulmuştur. Ferdî planda bu mutlu neticeyi sağlayabilmek için eğitime nasıl ihtiyaç varsa, ümmet çapında sağlanacak neticeler için de daha köklü, yaygın ve yeterli eğitim çalışmalarına ihtiyaç vardır.
Naklen Yayın Gereği
Öte yandan yılda bir kez dünya çapında gerçekleştirilen bu çarpışmasız cihadın, televizyonlar aracılığıyla bütün dünyaya aynı anda naklen yayınlandığı düşünülecek olursa, haccın nasıl bir “cihad” olduğu iyice ortaya çıkacaktır. Herhalde birileri, kiliseler ve havralardaki ayinleri naklen yayınlarken haccı aziz milletimizden ve dünya insanlarından saklarcasına yayın yapmakla, bu cihadın kadınları bile olamamanın aşağılığına rıza gösteriyor olmalılar. Oysa Vedâ Hutbesi’nin anlam ve muhtevası üzerinde uzmanlarca yapılacak yorumlar eşliğinde gerçekleştirilecek naklen yayınlar, huzur arayan dünya insanlığına İslam’ın sunduğu huzur ve mutluluk ortamını, hak ve vazife ahengini hatırlatacak ve belki de birçoklarının kurtuluşuna vesile olacaktır. Zaten cihadın amacı da birilerinin ihya ve kurtuluşu değil midir?
[1] İbn Mâce, Menâsik 8.
[2] Buhârî, Hac 4.
[3] Bk. Nesâî, Hac 4.
[4] Bk. Abdurrezzak, Musannef, V, 8.
[5] Bk. Tirmizî, İman 8.
[6] Abdurrezzak, Musannef, V, 7-8.
[7] Bk. Nesâî, Hac 4; İbn Mâce, Menasik 8.
[8] Abdurrezzak, Musannef, V, 11.