İslam’ın yüce davetçisi çıktığı bu çetin yolda en büyük düşmanlığı amcasından gördü. O, elindeki taşlarla İbrahim’in babası Âzer’i hatırlatıyordu. Bir yanda sevgi dolu bir yürek, diğer yanda anlamsız bir nefret vardı.
Erkâm’ın evinde, Rasûl’ün terbiyesi altında üç yıl süren ferdi ve gizli davet sonucunda vahyin inşa ettiği bir nesil yetişti. Bu nesil, İslam davetinin çekirdek kadrosu olan Kur’an nesliydi.
Erkam b. Ebî’l-Erkam Müslüman olduğunda 17-18 yaşlarındaydı.[1] O, Kureyş’in güçlü ailelerinden Mahzumoğullarına mensuptu. Ümmetin firavunu olarak bilinen Ebû Cehil ve Kureyş’in kudretli lideri Velid b. Muğire bu ailedendi.
Hayatta bazı anlar kaçırıldığında ise telafisi yoktur. Allah zamanın önemini kavramamız için Arafat’ta vakfeye dikkatleri çekiyor. (2 Bakara 198) Tek sermayemiz olan zamanı, iyi değerlendiremezsek iflasa sürüklenebiliriz.
“Kâfirûn” küfrü hayat tarzı hâline getirdikleri için ism-i fâil. Zatınız değil sıfatınız benim düşmanım. Kâfir sıfatını taşıdığınız sürece bu ayetin muhatabısınız. Bu hitap onlara hakaret olsun diye veya taarruz için değil onlardan ve onların ahlakından beri olduğumuzu ilan içindir.
Harun Bey, tam da gününde işe geç kalmıştı. Hızla merdivenleri çıkarken geciktiği toplantı sebebiyle kariyerinin merdivenlerini de aynı hızla indiğini düşünerek eli ayağı birbirine dolaşıyor, sürekli bir yerlere çarpıyordu.
İnananların arasına fitne tohumu eken Ümmü Cemiller hâlâ dolaşmakta. Kendilerini insanlığın kurtarıcısı ilan ederek (!) bazen dost görünmekte bazen namlusunu doğrultmakta insanlık adına (!) insanların üzerine.
Rasûlüm! Hatırla o cahiliyeyi, en karanlık dönemi… Yolunu bile göremiyorsun, farkına varamadığın onlarca tehlikeyle karşı karşıyasın.
Karanlık sona erdi artık. Güneş yükselmeye başladı, ışıkları daha bir net geliyor.
Hangi hususta insanları uyaracaksın? Elbette en başta Allah’ın tek ve en büyük olduğunu ilan ile başlayacaksın. Artık hayatının merkezinde “tevhid inancı” var. Ona göre kendine bir istikamet belirle.