Ey Bürünen!
Artık Dinlenme Vakti Geçti
‘Ey, bürünen! Rivayete göre Cebrail (as) Allah’ın ayetlerini tebliğ edip ayrıldıktan sonra Peygamber Efendimizin vücudundan ter boşaldı. Bu durumu gören Hz. Hatice O’na: “Biraz dinlenseniz!” deyince Rasûlullah eşine cevaben: “Ey Hatice, artık dinlenme vakti geçti. Zira Rabbim bana şöyle emir buyurdu:
Kalk da uyar.
Yalnız, Rabbini büyükle.
Elbiseni temiz tut.
Bütün pisliklerden sakın.
Yaptığını çok görüp de başa kakma.
Ve Rabbin için sabret.” (Müddessir 74/1-7) dedi.[1]
Ve Rasûlullah (sas) o günden sonra durmak dinlenmek nedir bilmeden, neredeyse kendini helâk edercesine (Kehf 18/6) nazil olan ayetlerdeki yedi emri yerine getirmek için azamî gayret sarf etti.
Sûre, başta Rasûlullah olmak üzere muhatabı olan tüm insanları ürkütmemek için o kadar lâtif ve yumuşak bir hitapla başlıyor ki:
***
Ey, Bürünen! Kalk da Uyar
Ey, Hira’da yalnızlığa bürünen! Gizlenme vakti geçti. Kalk da işe koyul. Tüm dünyanın önüne Allah’ın Rasûlü olarak çık. Ve eğer sana itaat etmezlerse onları, kendilerini bekleyen sona karşı uyar. Sana ne yaparlarsa yapsınlar köşene çekilmeyi ve sinmeyi bir an olsun aklından geçirme. Son nefesine kadar kaçmadan, yüreklice onların karşısına dikil ve hakkı haykır.
Ey, peygamberlik kisvesine bürünen Nebi! Sana çok değerli bir emanet bahşettik, gereğini yerine getir. Senin hayatın, artık topluma mâl olacak bir hayat. Kıyam et ey Nebi. Nasıl ki namaz kılarken kıyamda kıraat ediyorsan öyle kalk ve Rabbinin mesajıyla, başta kendini olmak üzere tüm insanlığı inzar et.
Ey, risaletin sorumluluğuyla tir tir titreyen Rasûl! Dünyadan bu pisliği temizlemek önce sana sonra ümmetine düştü. Önceki rasûllerin başına gelenlerin senin de başına geleceğini biliyorsun. Evet, böyle azgın, haktan uzaklaşmış, sapkın bir toplumu uyarmak zordur. Ancak bu vazifede seni yalnız bırakmayacağız. Her zaman azığını verecek ve seni destekleyeceğiz. Oturma zamanı geçti. Korkma ve tam bir kararlılıkla kıyam et.
Ey, yüce ahlâk ve rahmet elbiselerine bürünen! Sen ki âlemlere rahmetsin. Pasif iyi olmak yetmez. Âlem senin rahmetine bürünmelidir. Sessizlik köşesinden çık, aktif ol. Dünya sana muhtaç, asırlardır beklenensin. Bataklığı kurutacak ve orada gül derecek olansın.
Ey, dünyayı kendine örtü edinen; kendini işine, ailesine, ‘desinler’e adayan insan! Son nefesine kadar bu örtüye sıkıca sarınan, her geçen gün onu kalınlaştıran… Devekuşu gibi başını toprağa gömmen, senin değil düşmanlarının işine yarıyor. Nefes almanı engelleyen, gelecek olan azaba karşı seni kör eden örtülerini kaldır.
Ey, iyiliği elbise edinen güzel insan! Sana verilen nimetleri paylaş. Çık artık mağarandan. Kabiliyetlerini gizleme, “Ben buradayım.” de. Tevazu zannettiğin sessizliğin, başka seslerin yükselmesine ortam hazırlar. Hayat boşluk kabul etmez zira. Meydanı şer odaklarına bırakırsan onların ekmeğine yağ sürmüş olursun. O yüzden iman ve salih amele hakkı ve sabrı tavsiyeyi giydir ki hüsrandan kurtulasın. Kalk ve uyar, senin elinle dünyaya iyilik hâkim olsun.
***
Yalnız, Rabbini Büyükle
Hangi hususta insanları uyaracaksın? Elbette en başta Allah’ın tek ve en büyük olduğunu ilan ile başlayacaksın. Artık hayatının merkezinde “tevhid inancı” var. Ona göre kendine bir istikamet belirle. Kalbinle tekbir et. Dilinle tekbir et. Fiilinle tekbir et. Ezanla tüm dünyaya ilân et O’nun büyüklüğünü. Namazınla sürekli hatırlat kendine. Kurban keserken tekbir getirerek O’nun dışındaki her şeyi, kendinde dâhil, O’nun için feda edebileceğini göster. Tek derdin Allah olsun. Senin O’nu yüceltmen veya yüceltmemen O’nun şanından bir şey eksiltmez. O, zaten hiçbir şeyle kıyaslanmayacak kadar büyük, tek büyük. Tekbir ile sen, ancak kendi dereceni yükseltirsin.
İnsanları uyarırken karşına çıkan her güç ve güçlük küçülsün gözünde; cesaret versin Rabbinin büyüklüğü.“Gevşemeyin, üzülmeyin. Eğer hakikaten inanıyorsanız, muhakkak üstün olan sizsiniz.” (Âl-i İmran 3/139)Bütün tuzakları bertaraf edecek, gerek senden gerekse dışarıdan kaynaklanan her engeli kaldıracak sağlam bir yere dayadın sırtını. Düşmanını küçülttüğün, Rabbini tekbir ettiğin oranda gücün artacak.
***
Elbiseni Temiz Tut
İslam’ın hedefi temiz bir toplum oluşturmaktır. Bu da temiz insandan geçer.
Kalbini, özbenliğini küfür ve isyandan temizle. Kalbinde hiç kimseye karşı kin olmasın. Huyunu güzelleştir. Amellerini ıslah et, salih amel işle.
İnsanların karşısına çıkacaksın. Tahir, zarif ve nazik ol. Kaba ve görgüsüzlük sana yakışmaz. Dış görünüşüne dikkat et. Öncelikle insanlar, seni dışına bakarak değerlendirecekler. İyi bir izlenim bırakmalısın. Ancak bunu yaparken elbisen gösteriş vesilesi olmasın, elbiseni kibirden temizle.
İçi temiz olanın dışı kirli olamaz. Elbiseni temiz tut. Bu konunun önemine binaen hadis ve fıkıh kitapları“Taharet Bahsi” ile başlar.
Seni elbisen gibi saran aileni, çevrendeki insanları maddi-manevi her türlü pislikten temizle.
Hayatını da her türlü kirden, şaibeden uzak tutmalısın. Bırak kirli işler yapmayı, insanlara aleyhinde kullanabilecekleri çok küçük bir malzeme dahi vermemeli, uyanık olmalısın. Unutma ki fert olarak değil bir dava eri olarak insanların karşısında bulunuyorsun. Yaptığın yanlış, sadece seni değil davanı da kirletecektir ve vebali büyüktür.
Allah’a verdiğin söze sadakat göster. Katâde diyor ki: Araplar, ahdi bozan adama “elbisesi kirli”, verdiği sözü yerine getirene ise “elbisesi temiz” derlerdi.[2]
Velhâsıl içini Hakk için, dışını halk için temiz tutmalısın.
***
Bütün Pisliklerden Sakın
Akidende, düşüncende, ahlakında, amelinde, bedeninde, bakış açında pislikten uzak dur. Vazifeni ifa ederken kendini pisliklerle kuşatılmış bir dünyada bulacaksın. Üzerine leke bulaşmaması için dikkatli ol.
Bütün dünyalık çıkarlardan sakın. Neticesi azab olan her şeyi (putları, günahları, ahlaksızlığı) terk et.
Kötü insanlarla sadece tebliğ için bir arada bulun, onları dost edinme. Onlar tarafından kabul gördüysen, ayağın kaymaya başlamış demektir. Temiz kal ki temizleyebilesin. “Körükçü dükkânına giren is kokar, güzel kokuların satıldığı yere girense misk kokar.”[3]
Kirli ortamlarda bulunursan farkına varmadan bir süre sonra pisliği tabii karşılamaya başlar, sonra bir de bakarsın her yerini pislik sarmış. Kan dökmenin, kaba saba sözler sarf etmenin, ahlaksızlığın kol gezdiği dünyamızda korunabilmek ne de zor!
***
Yaptığını Çok Görüp de Başa Kakma
Kaz gelecek diye tavuk verme. Yaptığını kazanç aracı kılarak insanları sömürme. Verdiğini sayarak verme ki beklentin olmasın. Beklentin olmasın ki onlara boyun eğme. İnsanların her türlü hakareti, nankörlüğü seni yıldırmasın; yola devam et. Onları minnet altında bırakarak sana bir ömür hizmet etmelerini, karşında el pençe divan durmalarını bekleme. Sadece Allah için ihsanda bulun ve karşılığını O’ndan bekle. Zira O’nun verdiği kadar kimse veremez. (Sebe 34/47)
Amelini gözünde büyüterek gevşeklik gösterme. Rabbinin lütfuyla kıyaslarsan senin yaptığın nedir ki? Fedakârlıklarının hesabını tutma. Aksine ihsanda bulunabildiğin için, sana bu imkânı lütfettiği için Rabbine minnettar ol.
İnsanlara yaptığın iyiliği, çok görüp başa kakmak suretiyle amellerini boşa çıkarma: “Ey mü’minler sadakalarınızı, başa kakarak ve eziyet ederek boşa çıkarmayın.” (Bakara 2/264)
***
Ve Rabbin için Sabret
Bu işi başarmak için direnç göstermen, dayanıklı olman gerekir. Uzun bir yolculuk… Sonucunu hemen alamayacaksın. Yola devam edebilmek için sabır, nefsin ihtiraslarına karşı sabır, şeytanlaşmış insanlara karşı sabır gerekecek.
En yakınındakiler bile düşmanın olacak belki de. Onları karşı cephede görmek elbette zor gelecek. Sana ve beraberindekilere türlü işkenceler, hakaretler yapılacak; savaş açılacak.
Kararlılığını ve samimiyetini ölçmek, mukavemetini artırmak için çeşitli sıkıntılarla imtihan edileceksin. Bu sıkıntılara, başka sonuçlar elde etmek amacıyla değil sadece Rabbin için, O’nun hatırına sabretmeli ve mükâfatı yalnız O’ndan beklemelisin.
Mukaddes vazifeye başlarken sana verilen en değerli azık, bu yedi emir. Yükümlülüğünü hangi niyetle ve nasıl bir metotla yerine getirmen gerektiği; karşılaşacağın problemler ve bunları çözüm yolları Rabbinin engin merhametiyle sana tek tek tavsiye edilerek bildirilmiş. Haydi, yolunuz açık ola!