Mevlid, doğum zamanı ve doğum günü, mevlid-i nebi ise Hz. Muhammed’in doğumu veya doğum günü demektir. Peygamber efendimiz 20 nisan 571 Rebîu’l-evvel aynın 12. Gecesi) yılında Mekke’de dünyaya gelmiştir. Âmine Hatun’un, gördüğü rüyayı kayınpederi Abdülmuttalip’e anlatması üzerine Abdülmuttalip torununu kucağına alıp Kâbe’ye gitmiş, Allah’a şükretmiş ve ona, “en çok övülmüş, övülecek özellikleri çok olan, en çok arzu edilmiş” anlamında “Muhammed adını vermiştir. O, torununun doğumu şerefine verdiği bir ziyafette: “Ona Muhammed adını verdim; dilerim ki gökyüzünde Hakk (Allah), yeryüzünde halk onu pek çok övsün” demiştir. Peygamberimizin diğer bir ismi de Ahmed’dir. “Allah’ı öven, en çok hamd eden, övülmeye en lâyık olan” anlamındadır. Her iki isim de Kur’an-ı Kerim’de geçmektedir (Âl-i İmran, 3/144; Ahzâb, 33/40; Muhammed, 47/2).
Hz. Peygamber kendisinin en önemli isimleri arasında şunları saymıştır:”Ahmed, Muhammed, Mâhî (küfrü imha eden), Hâşir (kıyamette insanların kendisiyle haşrolunacağı kimse), Âkıb (son peygamber)” (Buhârî, Menâkıb, 17). Peygamberimizin başka bir ismi de seçilmiş anlamına gelen Mustafa’dır (Müslim, Fedâil, 1). İslâm tarihçilerinin kaydettiğine göre, Peygamberimizin doğumu sırasında, aynı anda, dünyanın birçok yerinde olağanüstü olaylar görülmüştür.
Müslüman toplumlarda Hz. Muhammed’e duyulan samimi sevginin bir ifadesi olmak üzere mevlid-i nebi münasebetiyle bazı merasimler yapılagelmiştir. Bu gün de bu münasebetle mevlidler okunmaktadır. Bu anlayış içerisinde sünnî İslâm dünyasında devlet düzeyinde ilk mevlid töreni 1207 yılında Fatimiler döneminde gerçekleştirilmiştir. Daha sonraları diğer İslâm ülkelerinde de benzeri merasimler yapılmış, bu merasimler Osmanlılar’ın bir döneminde doruk noktasına ulaşmıştır.
“Mevlid Alayı” diye anılan bu görkemli törende üst düzey devlet erkanı yerlerini alırlardı. Padişahın teşrifinden sonra vaazlar verilir, mevlidhanlar tarafından Süleyman Çelebi’nin Mevlid’i okunurdu. Bu vesileyle Medine-i Münevvere’den gelen hurmalar ikram edilirdi. Süleyman Çelebi’nin “Vesiletü’n-Necat” adı ile yazdığı ve kısaca Mevlid diye bilinen bu manzumenin mevlid kandillerinde okunması ve dinlenmesi günümüze kadar devam eden bir gelenek olmuştur. Mekke’de, Mekke’liler, her sene Rebîulevvel ayının 12’sinde akşam namazını Mescid-i Haram’da kıldıktan sonra, cemaatle birlikte Peygamberimizin doğum yeri olan Mescid’e gidip, yatsı namazını burada kılmayı âdet edinmişlerdir. Mevlid gecesi münasebetiyle Mekkeliler birbirleri ile tebrikleşir; misafirlerine tatlı ikram ederler. Medine Ahalisi de Mevlid gecelerini Mescid-i Nebevî’de geçirirler, birbirlerine ikramda bulunurlar. Halk o gün temiz ve yeni elbiselerini giyerek bir bayram havası içinde geçirirler. Zamanımızda mevlid kutlamaları birçok İslâm ülkesinde kutlandığı gibi, ülkemizde de bu amaçla özel programlar uygulanmaktadır.
Mevlid gecesi, Peygamberimize bağlılığın tazelenmesi, onun genç kuşaklara gerektiği biçimde tanıtılması ve ona layık bir ümmet olma muhasebesinin yapılması açısından Müslümanlar tarafından iyi değerlendirilmesi gereken güzel bir vesile kabul edilir. Alemlere rahmet olarak gönderilen peygamberimizin şefaatini umarak bu gece münasebetiyle onu daha iyi tanımaya ve mesajlarını anlamaya gayret edelim.
Kaynakça:
Asımgil, Sevim, Mübarek Aylar, Günler ve Geceler, İstanbul-1998.
Çetin, Abdurrahman, Örneklerle Peygamberimiz, İstanbul-2006.
Sarıçam, İbrahim, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, Ankara-2004.
Algül, Hüseyin, “Mevlid-i Nebi”, İslâm’da İnanç İbadet ve Günlük Yaşayış Ansiklopedisi, c:3, İstanbul-1997.
Akgül, Muhittin, Kur’an-ı Kerim’de Hz. Peygamber, İstanbul-1999.
Comments
Peygamber sallallahu aleyhi
Submitted by müfessir on Fri, 12/16/2016 - 19:31Add new comment