Sabırlıydı

Hz. Peygamber, insanların densizliklerine karşı halkın en sabırlısıydı. [1]

Gerçekten Hz. Peygamber'in gönül ve bağış ummanında, gördüğü nice yakışıksız davranış, nice uygunsuz söz, nice çılgınlık, nice kırgınlık eriyip gitmiştir, bunun sayımını yapmak mümkün değildir. Peygamberlik devresinde Mekke'de gördüğü tarifi imkânsız alaylar, istihzalar, hakaretler, boykotlar, ambargolar, işkencelerden hangisinin intikamını almaya kalkmıştır? Tabii ki hiç birinin...

Mekke'yi fethettiği gün o sallallahu aleyhi ve sellem tam 21 yılın sıkıntılarına "af" süngerini çekmiş, gerçekten “en sabırlı” olduğunu göstermiştir. Çünkü gerçek sabır intikam almayan sabırdır.

Hz. Peygamber'in sabrı, sadece kendisinin muhatap olduğu olaylarla ölçülmemelidir.

Bir peygamber olarak inananlarının, bir lider olarak cemaatinin uğradığı haksızlıklara da sabretmek düşüyordu o sallallahu aleyhi ve selleme. Onu en çok üzen de bu ikinci grup olaylar oluyordu. O sallallahu aleyhi ve sellem, bazen "daha beterini" haber vermek, bazen "Sabrın aydınlık" olduğunu, bazen zafere sabırla gidilebileceğini anlatmak suretiyle inananları dayanmaya, göğüs germeye, tahammül etmeye teşvik ediyordu. 

Ağır işkencelere tâbi tutulmuş ilk Müslümanlardan olan Habbâb b. Erett radıyallahu anh şunları anlatmaktadır:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Kâ'be'nin gölgesinde kaftanına bürünmüş dururken kendisine Kureyş müşriklerinden gördüğümüz işkencelerden şikâyette bulunduk; O sallallahu aleyhi ve sellem:

“Eskiden yakalanıp bir çukura konan, sonra testere ile baştan aşağı ikiye bölünen ve demir taraklarla etleri tırmıklanan ve yine de dininden dönmeyen mü'min kişiler olmuştur. Allah'a and olsun ki, Allah Teâlâ bu dini tamamlayacak, hâkim kılacaktır. O derecede ki, atlı bir kişi, Allah'tan ve koyunlarına kurt saldırması endişesinden başka bir korku duymaksızın San'â'dan Hadramevt'e kadar yalnız başına gidip gelecektir. Ne var ki siz sabırsızlanıyorsunuz” buyurdu.[2]

"Daha beterini hatırlama” ve haline sabretme telkinini O sallallahu aleyhi ve sellem bazen bizzat kendi kendisine de yapardı. Abdullah İbn Mes'ûd radıyallahu anh anlatıyor:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Huneyn Savaşında elde edilen ganimetleri taksîm ederken (yeni müslüman olmuş) bazı kişilere fazla fazla verdi... Bunun üzerine bir adam, "bu taksimde adalet yoktur, Allah'ın rızası gözetilmemiştir” dedi. Ben de bu sözleri Resûlullah'ı bularak haber verdim. Hz. Peygamber'in rengi attı, kıpkırmızı oldu ve sonra:

-Allah ve Peygamberi adalet yapmazsa, peki kim adalet yapar? buyurdu. Sonra da, "Allah Musa'ya rahmet etsin, o, bundan daha ağır ithama maruz kaldığı, eziyete uğradığı halde sabretti," dedi.

Ben de bundan sonra Hz. Peygamber'e kimsenin sözünü iletmeyeceğim diye kendi kendime söz verdim."[3]



[1] İbn Sa’d, Tabakât, I, 378

[2] Buhârî, Menâkıb 25, İkrâh 1, Menâkıbu’l-ensâr 29

[3] Buhârî, Menâkıb 25, İkrâh 1, Edeb 71

Add new comment

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.