Peygamberimiz, son gazvesi olan Tebük seferini Bizanslılara karşı düzenlemiştir. Tebük, Medine'nin kuzeyinde, Medine-Şam arasında, her iki şehre eşit uzaklıkta yer alan bir mevkidir.
Eğer elinizde nimet varsa bu nimeti elinizde tutmaya bakın. "Bunu ben nasıl yapabilirim ki?" diye soruyorsanız bakın Rabbimiz ne buyuruyor: "Hatırlayın ki Rabbiniz size: Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi) artıracağım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir! diye bildirmişti." (İbrahim, 7)
Dünya ne derse desin Müslümanın hadefi, iyi Müslüman, kaliteli Müslüman, mümkünse en iyi ve en kaliteli Müslüman olmaktır. Hadisimiz bu hedefi, “Görüldüğü zaman Allah’ı hatırlatan Müslüman olmak” diye belirlemektedir. Bu kutlu yarışta başarılı olmaktan daha büyük mutluluk olamaz. “Yarışacaklar işte bunun için yarışsınlar!”
“Âişe annemiz, Allah’ın sevgilisinin sevgilisi idi.” Yani o, Hz. Ali’nin ifadesi ile “Haliletü Rasûlillah/Rasûlullah’ın Sevgilisi” idi. Hz. Hatice annemizden sonra, Efendimiz’in (sas) dünyasında bambaşka bir yeri olan bir annemiz idi.
Bayramlar sevinç ve eğlencenin demidir. Coşku ve mutluluğun doyasıya hissedildiği anlardır. İnsanların bir araya gelerek hoşça vakit geçirdikleri zamanlardır. Bu günlerin en iyi şekilde değerlendirilmesi, gayesine binaen idrak edilmesi Efendimizin(s.a.s) sünnetine uymak ile mümkündür.
Ramazan ve Şubat ayının yaratıcısı aynıdır. Ramazan’da cehennemden korktuysak o cehennem Şubatta da kaynamaktadır. Ramazan’da cenneti özlediysek Martta da cennet özlemi devam etmelidir.
İtikâf, uzunca yıllar Türkiyeli Müslümanlar tarafından icra edilememiş ve uzak kalınmış bir ibadet. Yaygın olarak ihya edilmeye çabalandığı son yıllarda ise, her uzak kalınmış durumun içinde bulunduğu zorluklarla karşı karşıya…
Üzüntü ve sevinç zamanları insan irade ve direncinin kırık olduğu anlardır. Bu tür zamanlarda ağızdan çıkacak bir kelime veya cümle insanın mahcubiyetine, Müslümanın imandan mahrumiyetine bile sebep olabilir. Bu sebeple de tehlike pek büyüktür.
Bir mü’min, ‘Benim Rabbim rahmet kaynağıdır, benim kusurlarımı da bağışlar” diye hep ümit içinde yaşamalıdır. Çünkü Allah Teâlâ yüzlerce âyette kendisini bize “Gafûrün rahîm” yani çok bağışlayan, koruyup gözeten diye tanıtır. Rabbinizin sizi bağışlamasını isteyiniz ve Ona tövbe ediniz buyurur. Böyle ümit içinde yaşamaya recâ denir.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen O (a.s.), insanları hiçbir menfaat gözetmeksizin tevhide çağırmaya, sarsılmaz bir kararlılıkla devam etti. İşte böyle bir durumdayken Rasûlullah (a.s.) isrâ ve miraç denilen ilâhî mükâfata mazhar oldu.