Add new comment

Benî Nadir Gazvesi

Bu gazve Medine Yahudilerinden Nadiroğulları ile yapılmıştır. Sebebi, bu kabilenin, Müslümanlarla olan antlaşmayı bozup, Rasûlullah'ı öldürmek için tuzak kurmasıdır.

Peygamberimiz, Bi’ru Maûne faciasından canını kurtaran Amr b. Ümeyye tarafından yanlışlıkla öldürülen Amiroğulları'ndan iki kişinin diyetini ödeyecekti. Aralarındaki mevcut antlaşmaya göre, Medine Yahudilerinin de, bu diyete katkıda bulunmaları gerekiyordu. Peygamberimiz, onlara düşen payı almak üzere 10 arkadaşını yanına alarak Nadiroğulları semtine gitti. Orada arkadaşlarıyla birlikte bir duvarın dibine oturmuştu. Kendisine gelen Yahudi temsilcilerine, paylarına düşen ödemeyi yapmalarını teklif etti. Onun teklifini kabul ettiklerini bildiren bu şahıslar, söz konusu parayı getirmek için onun yanından ayrıldılar. Ancak onlar, başbaşa kaldıklarında, Rasûlullah'ın duvarın dibinde oturmasından istifade ederek onu öldürmeyi planladılar. İçlerinden biri şu teklifi yapmıştı:

"Muhammed'i bir daha şu anda bulunduğu durumda yakalamamız mümkün değildir. Bu fırsatı kaçırmadan hanginiz, evin damına çıkar, üzerine büyük bir taş bırakarak onu öldürür?"

Amr b. Cihaş adındaki Yahudi, bu cinayeti işleyebileceğini söyleyerek, Peygamberimizin üzerine büyük bir taş atmak niyetiyle evin damına çıkmıştı. Ancak onların kurduğu bu tuzak boşa çıktı. Çünkü Allah Teâlâ, Sevgili Peygamberin, Yahudilerin kurduğu bu tuzaktan vahiyle haberdar etti. Rasûlullah, aldığı bu ilahi haber üzerine arkadaşlarına bir şey söylemeksizin hemen yerinden kalkıp oradan ayrıldı. Geriye dönüşü gecikince, kendisiyle birlikte gelmiş olan on sahabi, onu aramaya başladılar. Bu sırada Medine'ye döndüğünü öğrendiler. Yahudilerin semtinden ayrılan bu on sahabi, hızlı bir şekilde Medine’ye gelerek onu buldular. Bu sırada Rasûlullah, Yahudilerin kurduğu tuzağı onlara açıkladı.[1] Nadiroğulları, Peygamberimizi ortadan kaldırmak için kurmaya çalıştıkları bu tuzakla, aradaki antlaşmayı bozmuş, Müslümanlara harp ilan etmiş oluyorlardı.

Resulullah (s.a.v.). Nadiroğulları’na, 10 gün içinde Medine'yi terk etmelerini, bu süreden sonra Medine'de görülenlerin boyunlarının vurulacağını bildirdi. Nadiroğulları, bu teklifi kabul etmişler, Medine'den ayrılmaya hazırlanıyorlardı. Ancak bu sırada münafıkların lideri Ubey oğlu Abdullah, onlara şu haberi gönderdi: "Yerinizde kalınız. Biz size yardım edeceğiz. Kureyzáoğulları da yardımınıza gelecektir."[2]

Bu vaade aldanan Beni Nadir, gitmekten vazgeçti. Ne var ki, vadedilen yardım bir türlü gelmiyordu. Bunun üzerine korkuya kapılan Nadiroğulları, silahlar hariç, develerine yükleyip götürebildikleri kadar mal alarak Medine'yi terk etmek üzere Hz. Peygamber’den izin istediler. Teklifleri kabul edilince, kapılarının eşiklerine varıncaya kadar söküp develerine yüklediler. Hüzün ve üzüntülerini gizlemek için def çalıp, şarkılar söyleyerek Medine'yi terk ettiler. Bir kısmı Suriye'ye, bir kısmı Filistin'e; Ahtap oğlu Huyey, Ebu'l-Hukayk oğlu Sellam, Rebi oğlu Kinane gibi liderler ise Hayber'e gittiler.[3]

Beni Nadir gazvesinde ele geçen ganimetler, anlaşılacağı gibi, savaşılarak değil, andlaşma yoluyla alınmıştı. Bu şekilde çarpışılmaksızın andlaşmayla ele geçirilen ganimetler, ganimet hukukuna göre Peygamberimizin tasarrufuna bırakılıyordu. O, Nadiroğulları’ndan alınan ganimetleri, sadece muhacirler arasında taksim etti; ancak ensardan fakir olan iki kişiye de hisse ayırdı.[4]

Ganimetlerle ilgili bu uygulamanın da söz edildiği Haşr sûresinin tamamı, Nadiroğulları gazvesi hakkında inmiştir. Bu sürenin ilk dört ayetinin tercümesi böyledir:

"Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allah'ı tesbih eder, O'nun yüceliğini anar. O, üstündür, hikmet sahibidir. Ehl-i Kitap’tan inkâr edenleri, ilk sürgünde yurtlarından O çıkardı. Hâlbuki siz, onların çıkacaklarını sanmıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Allah, onlara ummadıkları yerden geldi. Yüreklerine korku saldı; öyle ki, evlerini kendi elleriyle ve mü'minlerin elleriyle tahrip ediyorlardı. Ey akıl sahipleri, ibret alın.

Eğer Allah onlara sürgünü yazmamış olsaydı, elbette onlara dünyada azabederdi. Ahirette de onlar için ateş azabı vardır. Bunun sebebi şudur: Onlar, Allah'a ve Rasûlu’ne karşı geldiler. Kim Allah'a karşı gelirse, (bilsin ki) Allah'ın azabı şiddetlidir. "[5]

 



[1] İbn Hişam, II,190

[2] İbn Sa’d, II,57; İbnû’l-Esir, II,173

[3] İbn Hişam, II,192

[4] İbn Hişam, II,192

[5] Haşr sûresi, 59/1-4

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.