Bütün dünya korkunç bir cehalet içinde yüzüyordu. Özellikle de Arabistan’da puta tapıcılık almış başını yürümüştü. Her tarafı zulmet kaplamış, cahiliyet ve şirk bütün dimağları veadem saraç siyerinebi ilk müslümanlar vicdanları karartmıştı.
Bugün herkes her şeye talip olduğu için, ciddi bir başarı elde edemiyoruz. Haklıya hakkını vermek gerekir. Herkes her şeyi yapamaz. Öyleyse hangi işi kim daha iyi yapacaksa, o iş ona verilmeli. Hatta işini en iyi şekilde bilen kişilerden herhangi bir talep beklemeden işi ehline vermemiz gerekiyor.
Peygamber Efendimiz (sas), sadece Akabe mevkiinde değil, Mekke ve çevresinde on yılı aşkın bir zamandan beri İslâm’ı anlatıyor, insanları İslâm insanı olmaya davet ederek, onların kurtuluşu için gece gündüz tebliğ ediyordu.
İslâm ile şereflenerek, Medine’nin İlk Müslümanlarıunvanını alan 6 seçkin insan, çok iyi bir çalışma yapmışlardı. O kadar ki, sadece evlerde değil, Medine’nin sokaklarında, hurmalıklarında, çarşılarında, dükkânlarında, her yerde sürekli İslâm konuşuluyordu artık.
Hz. Es’ad bin Zürâre (ra) ve arkadaşları, Akabe mevkiinde Hz. Peygamber (sas) ile ikinci defa buluşup görüşmelerinin ardından, meşhur Birinci Akabe Biatı olmuştu. Kalifiye elemana duyulan ihtiyaç nedeniyle, Peygamberimiz’den yetişmiş bir eleman istediler.
Yesrib değişiyordu, Yesribliler de değişiyorlardı. İslâm ile şereflenmeleri üzerine İslâm esasları ile şekillenip, Kur’ân ile arınan bu kutlu insanlar, aynı zamanda, Hz. Mus’ab bin Umeyr’in sohbet halkalarında çok iyi bir şekildeyetişmişlerdi; yetişiyorlardı.
Peygamber Efendimiz (sas), bütün engellemelere rağmen İslâm’ı anlatmaya devam ediyordu. İslâm, O’nun için hayatından daha önemliydi. İslâm’ı anlatma ve yayma gayretlerinde, bir insanın asla tahammül edemeyeceği zorluk ve çilelere katlanmış ...
Medine çalışmalarının temeli olan Dâru’l-Es’ad yanında, bir de Dâru’s-Sa’d oluşturulmuştu. Bu iki kurumana merkez halinde faaliyetlerini yürütürken, nerede ise her gün yeni bir şube devreye giriyordu. Şubelerden de yeni şubeler oluşuyordu.
Abbâs Amca’sı ile beraber gelip karşılarında oturan İki Cihan Güneşi, sadece gönüllerini değil, bütün cihanı aydınlatmak için gelmişti. Peygamberimiz aleyhisselâm’ı bu kadar yakından görmenin heyecanı ile bir başka iklim yaşayan Medineli Müslümanlar, bu anın hiç bitmemesini istiyorlardı.