Ramazan ayının muhtemelen yirmi yedisi, pazartesi gecesiydi. Muhammed aleyhisselam Hira Mağarası’nda tefekkür ederken yeryüzünün en büyük hadisesi gerçekleşti.
Her Müslüman’ın kendi çağının bağlarından kurtulmak, batıl sosyolojilerin etkisinden arınmak ve düşünmenin erdemini keşfetmek için kendisine bir ıssızlık bulması, kendi Hirası’nı inşa etmesi şarttır. “O halde Allah'a kaçın!” emr-i kudsîsi bizi bu kaçış için örgütlemektedir.
Hani susuzluktan dilim dilim çatlar ya topraklar, hani artık tutunamaz kendisine can veren dala, sararıp düşer ya yapraklar ben de öyleyim, ben de muhtacım öylesine. Tüm insanî değerlerin yitirildiği bir demde, insanların insanlığını yitirdiği zamanda hem de.
Uzaktan bakıldığında heybetli görünüşü ile ürperten dağ, yanına yaklaştıkça sizi içine çekmeye başlar. Etekleri bugün bir yerleşim merkezi hâlini almış olan dağa çıkmaya başladığınızda görürsünüz ki susuzluktan tek bir yeşil bitki yetişmemiş, bitki örtüsü yer yer dikenli çalılardan ibaret kalmıştır.