İmam Zühri’nin de ifade ettiği gibi Hudeybiye Antlaşması, İslam’ın en büyük zaferi oldu. Zira devamlı savaş halinde olan müminler, İslam’ı yaymak, Allah’ın dinini anlatmak için önemli bir fırsat kazandı.
İlk vahiy geldiğinde eşi Hz. Hatice’ye “Bana kim inanır ki?” diyen Resûlullah’ın artık sığınacak emin bir limanı, saklanacak bir mağarası, uyuyacak bir dizi, ağlayacak bir omzu vardı. Artık dünyaya meydan okuyacak iki yürek vardı.
Toplantıya katılanlar huzursuzdu. Aynı konuları konuşmaktan sıkılmışlardı. Bir türlü çözüm bulamıyor her geçen gün fire veriyorlardı. Gençleri, köleleri, kızları, kadınları bir bir ellerinden kayıp gidiyordu. Hele şu son hadise hiç de iyi olmamıştı.
Mekke halkı sessiz… Zulmün karşısında putlar kadar dilsiz. Şefkat ve merhametten yoksun kalpler kara. Gökyüzü en az Ebu Cehil kadar vefasız, tek bir damla indirmiyor. Toprak rahmet yağmurlarına muhtaç bekliyor.
İslâm’a ve Peygamber’e (s) karşı çıkan Mekke müşriklerinin cahilî yaşam biçimleri ve sistemlerinin modern versiyonu ve şaşırtıcı benzerlikleri ile egemen olduğu günümüz dünyasında, Peygamberimize hakaret kampanyalarının arkasında...