Kalp, süratle ve sürekli olarak hâlden hâle, şekilden şekile, kabulden inkâra, inkârdan kabule geçen, dönen bir organdır. Bir anlamda da “dünyaya kapalı Allah’a açıktır”. Nazargâh-ı İlâhî’dir.
“İş layık olana verilmediği zaman, kıyâmeti bekle” hadisi, bir yandan kıyâmetin bir alâmetini ortaya koyarken bir yandan da “İşi ehil olana vermeyen, başına kıyamet kadar iş açmış, büyük sıkıntı, kargaşa ve felâketlere davetiye çıkarmış demektir”, mesajını vermektedir.
İman, “Allah’a kul olma andı” demektir. Böyle bir andın sahibi Müslüman’ın Allah’a isyan olan yerde itaatkâr davranması, kendi kendisiyle çelişkiye düşmesi, hakka riayetsizlik etmesi demektir. Bu sebeple o, Allah’a isyan olan bir şeyi adamak ve şayet böyle bir adakta bulunmuşsa onu yerine getirmek hakkına da sahip değildir.
“Hiç şüphesiz Allah, sizin üç şeyi yapmanızdan hoşnud olur; üç şeyi işlemenize de gadap eder: Hiçbir şeyi ortak koşmaksızın yalnızca kendisine kulluk etmeniz,Topluca Allah’ın ipine sımsıkı sarılmanız, Allah’ın, yönetiminizi uhdesine verdiği kişiler hakkında samimi ve hayırhah davranmanızdan hoşnud olur...
“Bazılarına ne oluyor ki, benim bizzat işlediğim (ve yapılmasına ruhsat verdiğim) bir şeyi işlemekten (hoşlanmıyor ve) çekiniyorlar. Allah'a yemin ederim ki, ben Allah'ı onlardan daha iyi bilir ve Allah'a karşı onlardan çok daha fazla haşyet duyarım.”
‘Oruç’ ile ‘imam'ın ortak oldukları anlam ve fonksiyon, korumak”tır. Birincisi ferdi, kendisine sıkıntı veren bir takım duygu ve isteklerin baskısından ve olumsuz etkisinden koruyan bir kalkan durumundadır, ötekisi de millet ve ümmeti, düşmanların verebilecekleri maddî ya da kültürel zararlardan koruyan...
Biz insan ve müslümanız elhamdülillah. Allah’a ve son resûlü örnek kulu Hz. Muhammed’e, Allah’ın tüm peygamberleri aracılığı ile gönderdiği kitaplara ve peygamberlere -aralarında ayırım yapmaksızın- inanıyoruz. Meleklere, kadere ve bütün içeriğiyle âhirete inanıyoruz.
“Başka bir gölgenin bulunmadığı kıyâmet gününde, Allah Teâlâ, yedi (sınıf) insanı (arş’ın) gölgesinde barındıracaktır. Âdil devlet reisi, Rabbine kulluk eden, temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genç…”
Öğrenmenin kendine has zevki ve güçlükleri yanında riâyeti gerekli edep ve kuralları da bulunmaktadır. Geçmişte ulema bunlara riâyet nezaketini, haddini bilme faziletini, gereken yerde susma disiplinini daima göstermişler; muhalif kanaat ve görüştekileri asla karalama yoluna gitmemişler onları daima saygı ile anmışlar...