“Namaz kıldığın zaman son namazını kılan bir kimseymişsin gibi kıl. Yarın özür dilemeni gerektirecek bir sözü bugün söyleme ve başkalarının elinde olan nimetlerden ümidini kes.”[1]
Gelin tövbe ve samimiyetle kapanalım secdeye. Bir dostla son kez vedalaşıyor gibi sıkıca sarılalım. Bilseydi insan ne zaman öleceğini, yaşayabilir miydi? Oysa ölüm hiç ölmez ki. Ansızın çalınan bir kapıyla misafir olabilir hanenize ölüm serinliği…
Bir insan hayal edin. Namaz vakti geçmek üzereyken yarım yamalak bir abdest alır. Koşarak namaza durur. İçinde namazını geciktirmesinin endişesi vardır. Kıldığı namazdan, okuduğu duadan ve de kimin huzuruna vardığından gafildir. Ağzından çıkan yüreğine ulaşamadan kaybolup gider boşlukta. Kulağı; yavrusunun ağlayışında, komşularının dedikodusunda ya da televizyonun sesindedir. Allahın huzuruna vardığını iddia ederken dünyadan ayrılamamaktadır. Okuduğu dualar ağız alışkanlığı olduğu için, zihni başka şeylerle meşgul olur. Namaz gittikçe zevk almaktan çok meşakkate dönüşür. Yapılan hareketler anlamsız kalır hatta tüm bunlar jimnastikten öteye geçemez. Namazın ardından tespih çekmeye, yaratanına dua etmeye bile zaman ayıramaz. Dünyalıklar onu çepeçevre kuşatmıştır artık. Zamanın hızına ayak uyduramaz.
Bir insan daha hayal edin. Namazın, yaratıcısı ile buluşma olduğunun idrakindedir. Her zaman son defa rabbiyle buluşuyor gibi düşünerek severek, isteyerek, heyecanla gider bu buluşmaya hatta bir sonrakini hasretle bekler. Çünkü insan ancak sevdiğinin yanında onunla hemhal ederken mutlu olur. Huşu ile kılınan namaza giden yol, huşu ile alınan abdestten geçer.
Kişi edeple selam eder önce kıblegahına. Bükülen boynu yalvarır adeta yaratanına. Derin bir sessizlik başlar içinde. Dünya kelamı uzaklaşıverir. En son anlamsız bir gölge olarak kalır sadece. Tüm bu sessizliği ise kalbin Allah Allah diyen hıçkırıkları bozar. O anda bir heyecan kaplar bedenini. Kelimelerin ritmi bozulur. Yer ve gök katılır bu ahenge. Dünyadan kopuş başlamıştır artık. Göklerin kapısı bu sefer miraca hazırlanan kula açılır. Secdeye dikilen gözler sulanmaya başlar. Miraca çıkan kul rabbiyle baş başadır artık. Kelimeler kifayetsiz kalır. Kıyam, ruku ve secde ancak şimdi anlam kazanır. Allahtan başkasına boyun eğmeyen kul, rabbine ruku ederken eğer boynunu. Allahtan başkası için yere kapanmayan baş, ancak yaratanına secde ederken kapanır. İnsan namaz esnasında kendinden soyutlaşır, yaratanına yakınlaşır. Sanki son namazıymış gibi.
Namazın ardından çekilen tespih taneleri bir ilmek gibi düğüm olur inceden. Duayla taçlandırılan namaz bir dahaki buluşmanın müjdesini verir adeta. Başlar edeple kalkar secdeden. Bir inşirah neşesi doğar kirlerden arınan yüreklere.
Allah bizleri razı olduğu gibi yaşayanlardan, yaptığı ibadetleri kabul olunanlardan eylesin.
Yeni yorum ekle