Zekâtın kişiye farz olma sebebi nisap miktarı mala sahip olmasıdır. Kişinin nisap miktarı mala sahip olup olmadığı hesaplanırken onun aslî ihtiyaçlarından olan ev, ev eşyası, kullanım eşyaları [elbise vb.], binek [araba] gibi mallar dışarıda tutulur. Bunlar zekâta tabi değildir.
Bir kimse, aslî ihtiyaçlarından olan bir şeyi satın almak üzere para biriktirse; mesela evlenmek, ilk evini almak, ilk arabasını almak, sanatkâr olan kişi dükkânına âlet edevat almak üzere para biriktirse bu para da aslî ihtiyaç gibi değerlendirilir mi yoksa para olması sebebiyle zekâta tabi mi olur?
Fıkıh mezhepleri icmaya yakın bir derecede elde bulundurulan paranın hangi sıfatla bulundurulduğuna bakılmaksızın zekâta tabi olduğu görüşünü benimsemiştir. Bu konuda klasik dönemde yegâne farklı görüş belirten -tespit edebildiğim kadarıyla- Hanefîlerden İbn Melek'tir. (İbn Âbidîn, Reddü'l-muhtar, II, 262)
Kaynaklarda İbn Melek'in görüşüne ilişkin naif bir temas dışında herhangi bir delil zikredilmemektedir. Aşağıda her iki görüş lehine kendimce deliller serdedecek ve en son kanaatimi belirteceğim:
1. Aslî İhtiyaç için biriktirilen Paraya Zekât Düşmez:
İbn Melek'in belirttiğine göre bir kimse, aslî ihtiyaçlarından olan bir şeyi alma niyetiyle para biriktirirse bu birikim hükmen aslî ihtiyaç gibi değerlendirilir ve zekâta tabi olmaz.
Kanaatimce bu görüş lehine delil olarak ileri sürülebilecek hususlar şunlardır:
a) Aslî ihtiyacın kendisine zekât düşmüyorsa, bu amaçla yapılan birikim de hükmen aslî ihtiyaç olarak kabul edilir ve ona da zekât düşmez.
b) Niyetin zekât konusunda bir etkisi vardır. Nitekim bir mal, ticaret niyetiyle elde bulundurulduğunda zekâta tabi olduğu halde ticaret niyeti olmadığında zekâta tabi olmamaktadır. Şu halde burada da niyetin zekâta etkisi olmalıdır.
c) Şâfiî ve Hanbelî mezheplerinde kadının altın-gümüş takıları onun aslî ihtiyacı gibi değerlendirilerek zekât dışı kabul edilmiştir. Altın-gümüşün kendisi artıcı mahiyette olduğu halde aslî ihtiyaç olarak kabul edilip zekât dışı görülüyorsa burada da para yahut altın-gümüş zekât dışı değerlendirilebilir.
d) Adalet ve hakkaniyet ilkesi de bunu gerektirir. Zira lüks bir evi, son model pahalı bir arabası, değerli ev eşyaları olan bir kimsenin nisap miktarı birikimi yoksa zekât vermediği halde mesela asgarî ücretle çalışıp ev satın almak için para biriktiren ve biriktirdiği para nisap miktarına ulaşan birisi zekât ödemekle yükümlü olmaktadır. Zekât ödemesi birikimi azaltacağından bu durum kişinin birikim yapmasını daha da zorlaştıracaktır.
2. Aslî İhtiyaç için biriktirilen Paraya Zekât Düşer.
Âlimlerin neredeyse tümü tarafından savunulan görüşe göre altın-gümüş ve para, zatı itibarıyla artıcı özellikte olduğundan bunlar ister birikim / yatırım, isterse harcama amacıyla elde bulundurulmuş olsun zekât düşer.
Bu görüş lehinde -kanaatimce- şu deliller ileri sürülebilir:
a) Kur'an'da altın ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar şiddetli azapla kınanmıştır. Bu biriktirmenin hangi amaçla olduğuna ilişkin bir ayrım yapılmadığına göre hüküm geneldir.
b) Para, hükmen aslî ihtiyaç gibi değerlendirilemez. Zira aslî ihtiyaçtan olan mal nâmî olmadığı halde altın-gümüş ve para nâmi [artıcı]dır. Şu halde bu, bir kıyas mea'l-fârıktır.
c) Aslî ihtiyaçları almak için yapılan birikim, kadının takılarına kıyas edilemez; çünkü kadın bunları bilfiil kullanmaktadır. Oysa birikim, kullanmak için değil ileride sarfedilmek üzere elde tutulmaktadır. Netice itibarıyla bu para, ticarî bir faaliyet olan "satın alma" amacıyla elde tutulmaktadır.
d) Zekâttaki miktarlar taabbudî hükümlerden olup adalet ve hakkaniyet ilkeleri doğrultusunda değerlendirilemez. Zira bu ölçü alınırsa 39 koyun, 29 sığır, 4 deve, 199 dirhem gümüş (veya 19 miskal altın) sahibi olan bir kimse zekât vermeyecek, buna karşılık 40 koyun veya 30 sığır veya 5 deve yahut 200 dirhem gümüşü olan kişi zekât vermek durumunda kalacaktır. Yine 40 koyunu olan bir koyun zekât verdiği halde 80 koyunu olan iki tane vermeyecek 121 koyunu olan iki tane verecektir. Oysa bu hükümler nasslarla sabit olduğu gibi üzerinde icma da bulunmaktadır.
e) Elde bulundurulan para muayyen bir mal değildir, dolayısıyla onun aslî ihtiyaca tahsis edilmiş kabul edilmesi ve bunun için taayyün etmesi de mümkün değlidir. Zira insan bu parayı her an başka bir şey için kullanabilir. Söz gelimi ev almak için para biriktiren bir kimse gelişen yeni bir durumda bu parayı iş kurmak ya da işini büyütmek için harcayabilir.
f) Bu paraların zekât dışı kabul edilmesi, insanların bunu suistimal etmesine, fakirlerin olan zekâtın onların eline ulaşmamasına ve zekât potansiyelinin azalmasına yol açar.
Değerlendirme ve Tercih:
1. Âlimlerin çoğunluğunca tercih edilmiş olması,
2. Fakirlerin maslahatına daha uygun olması,
3. Para biriktiren şahıs açısından da kazancının bereketlenip daha da artmasına vesile olması gibi sebeplerle ikinci görüşü tercih ediyorum. Vallahu a'lem.
Yeni yorum ekle