Add new comment

İlk Nazil Olan Ayetler

 İLK NAZİL OLAN AYETLERE EĞİTİM NAZARIYLA YAPILMIŞ BİR MÜLÂHAZA

Efendimizin (sas) dünyayı şereflendirdiği mübarek andan sonra kırk sene geçmişti.  Tarih, kutlu bir zamana daha tanıklık etmenin mutluluk ve onuru içindeydi. Kâinat, kıyama kalkmış, Efendisinin (sas)  peygamberliğine şehadet ediyordu.  Hira, nazil olan Nur’un etkisi ile ilk kez bu kadar aydınlıktı. Yerdeki taş, gökteki bulut, zikir halindeki evren… Artık her şey apaçık… Her şey gün gibi ortada… Vahy nazil oluyor ve peygamberlik makamı ile şerefleniyor Efendimiz(sas). Verilen görev ağır, zor, meşakkatli… Fakat içinde Habib-i Hüdâ olmak var… O Habib-i Kibriya’ya ümmet olmak var… Değer vesselam…

“Oku!” dendi lakin ondan öncesi vardı… Nübüvvetten evvel bu vazifeye göre yetiştirilmişti Efendimiz (sas). Baba yetimi olarak dünyaya gelmişti. Henüz altı yaşında anne öksüzü idi. Sekiz yaşında sahip olduğu tek dayanağı dedesini kaybetmişti. Bu dünya yolculuğuna kimsesiz, yalnız başlamıştı. Karakteri, kişiliği teşekkül ederken böyle çetin kayıplarla yoğrulmuş bir kalbin eğitimcisi, bizzat Allah (cc) olmuştu. Sahibi O (cc) idi… Koruyup kollayanı O (cc) idi… Peygamber Efendimiz (sas)   Allah’ın (cc) eğittiği minval üzere yetişmişti… Böylece “yetim” (çok değerli, değer bakımından eşsiz) olmuştu. Her türlü aşırılığın yaşandığı bir toplumda zerre kadar bozulmamış bir kişilikle yetişmişti. Herkesin takdir ettiği bir şahsiyetle el-Emin ilan edildi. Vücuda gelen bu üstün ahlak, Allah’ın (cc) O’nu (sas)  eğittiğinin en büyük delili oldu. Anlaşılıyor ki; sorumluluk verilmeden evvel onu üstlenip layığı ile yapabilecek olgunluğun kazandırılması için ön hazırlık safhası şarttır. Doğru bir kişilik yapısının oluşması, fıtratın bozulmadan geliştirilmesi, hayata ve getirilerine karşı sağlam bir duruş kazandırılması için küçüklük çağlarından itibaren doğru bir din eğitiminin yapılması zaruridir.

Efendimiz (sas)  risalet vazifesi ile artık eğitimcilik görevini üstlenmiştir. Mübarek hayatlarında vahyin ışığında insanlara yaklaşmış ve eğitimlerini yönlendirmiştir. Bu sayede aşağı bir hayat tarzını terk ettirip gökteki yıldızlar mesabesine taşıdığı şahsiyetleri yetiştirmiş ve bizlere örnek olarak sunmuştur. İnanıyorum ki; eğitim çalışmalarımıza Rabbimizin (cc) emirlerine ve rızasına yönelik bir yön verdiğimizde, Allah’ın (cc) yardımını celb edeceğimiz şüphesizdir.

Eğittiği eşsiz şahsiyetlerden ilminde güçlü olanları, öğretmen tayin etmiş başka beldelere de hayat suyu olan İslam’ı ulaştırmıştır. Tıpkı bir insanın sorumluluğunun kendisi ile bitmediğini, iyiliği emredip kötülüğü menetmenin hayatımızın en büyük ideali olması gerektiğini vurgulamak istercesine…

Ya Âlim…

Ya Allâme…

Ya Muallim…

Tüm kâinatın şehadetine eşlik ederek ben de haykırıyorum ki; Sen (sas)  görevini yaptın. Bizlere de inayet eyle ki; layığı ile Allah’ın adıyla okuyup okutabilelim

Oku!

Başlangıcı ve bitişi olmayan böylesine kuvvetli bir ifade, hikmetler deryasında dolaşmayı zaruri kılıyor. Sonsuzluğu arzulayan insan kendisinde, uçsuz bucaksız ilmin kapılarını aralama cesaretini buluyor. Bu kutsal yolculukta gücü nispetinde ilerleyen gidebildiği kadar gitsin…  Ama Rabbinin adını, O’nun (cc) rızasını hareketine mihver (eksen) yapsın… Demek, dinî eğitim; çocuklarımızın okuyup öğrenecekleri diğer ilimler için bir başlangıç teşkil edecektir. Uygun hedefler belirleme, öğrendiklerini doğru yerlerde kullanma ve hak yoldan sapmama adına koruyucu bir kalkan, ihtiyaç olduğunda bir yardımcı ve nihai hedefi gösterme bakımından da bir kılavuz olarak vazife yapacaktır.

Peygamberimizin bu ilahi emre muhatap olduğu o ilk an “Ben okuma bilmem. Neyi okuyayım?” ifadesinin ardından meleğin onu kuvvetlice sıkışı vakidir. Bu öyle bir mahiyet arz eder ki, belki manevi âlemler içinde fersah fersah yol alınmış ve okumaya hazır bir hale gelinmiştir. Bizim de çocuklarımızla gerçekleştireceğimiz dinî eğitim uygulamaları, onların başka pek çok bilgiyi almaya hazır hale gelmelerini, aldıkları bilgileri bilinçlerinde doğru yerlere istiflemelerini sağlayacaktır. Neyi, nasıl, niçin öğreneceğini bildirmek, insanın kulluk vazifesinde göstereceği kaliteyi artırmak yolunda bir gayret olacaktır. Anne babalara verilen bu sorumluluk çocuklarımızın da bizler üzerindeki haklarıdır. Her ilim bizi; yaratıp, yaşatan her işimize hâkim olan Allah’a (cc) ulaştıracaktır. Yollar burada kesişmiyorsa temelde verilen din eğitiminde düşülen zaaflar idrak edilmelidir.

Ya Rab! İlk emrin olan “oku” öncelikle vahye yönelik olduğuna göre Kur’an-ı okumayı, okumanın gerekliliği olan anlamayı ve hayata aksettirerek yaşamayı bizlere ve bizlerden gelen nesillere nasip et. Bizi Kur’an-ı ve sünneti bütünlük içinde anlayıp yaşayanlardan eyle…

Bismillah… Ne Büyük Kelime…

Muazzam bir kuvvet ve güç… Bu kısa ifadede öyle niyazlar gizlidir ki, sırra erene mutluluk aşikâr olur: Benim takatimin bittiği yerde işimi Sen tamam eyle ey Allah’ım… Yarattıklarından hareketle seni bilmek arzusunu duyuyorum. İşimi kolaylaştır… Her şeyin yaratıcısı Sen’sin… Her şeyin sırrını ve hakikatini bilen de Sen’sin… Bu sırları görecek basireti lütfeyle ki Sana gelen yolda yürüyebileyim… Kaynağı Sen’in olduğun ilim deryasında yardımın azığım olsun ki, kulluğumu idrak edebileyim…

Kâinat kitabını doğru okuyabilmek adına sahibinden yardım talep etmek gerekir. Rabbisini unutarak evrene bakan insanın, ulvi âlemlere bağlanmayan nefsi azar, firavunlaşır. Din eğitimini doğru alan bireyler öğrendiklerini nasıl ve nerede kullanacağını bilecektir. Nefsine ancak bir “nefs” olduğunu bildirecek azgınlaşmasına müsaade etmeyecektir.

İnsan ilmi ile Mevla’sını tanıyacak, Rab sıfatının idrakine erecektir. Zerreden katreye her şeyin tek hâkimini ve mutlak terbiye edicisini bulacaktır. Her varlık kendi lisanı ile hakikatleri söylerken insan ilmi ile o sırları çözmeyi başarır. Kişiyi bu kabiliyete hazırlayacak olan ise din eğitimidir.

İnsan Kendisine Dönüp Bakıyor

 Yaratılışının nasıl mucizevî bir hal içerdiğine dikkat kesiliyor. Bir kan pıhtısından bu mükemmel hale geçiş serüvenini düşünüyor. Gerçekte varoluşunu ve sahip olduğu nimetleri Allah’ın (cc) ona bahşettiğini hatırlıyor. Bu lütuf adına şükür ihtiyacı baş gösteriyor. İşte o zaman kulluk bilinci hissediliyor. İşte din eğitimi bu bilinci kazanmanın ve bunun gereklerini nasıl yapacağının pratik kılavuzu değil midir?

Tekrar Tekrar Oku

Okumak emrinin iki kez zikredilmiş olması öğrenmede tekrarın önemine işaret sayılabilir. Allah’ın (cc) varlığının ve birliğinin delillerini bulmak ve tefekkür etmek tekrar tekrar yapılmalıdır ki, insanın gönlünde iman ateşi canlılığını muhafaza edebilsin. Bu yolla kişi kendi imanını taklitten tahkiki iman seviyesine yükseltebilsin.

Zannımca,  ilk “oku” emriyle vurgulanan, insanın kendisinin okuyup öğrenmesidir. Emrin tekrarı, öğrendiklerini başkalarına da aktarmanın gerekliliğini ifade eder. Kalemi insanın hizmetine veren Allah (cc) öğrenmenin vasıtalarını da yaratmıştır. İnsana, hakikatleri idrak ederek değerini artırma imkânını bahşeden Allah, gerçekten Kerem sahibi değil midir?

Yolun Başında Yapılacak İlk Ameliye: Kalemle Yazmak

Eğitim-öğretim faaliyetleri, hem öğrenmeyi hem de öğrenilenlerin gelecek nesillere aktarılmasını, muhafaza altına alınmasını gerektirir. İnsanın ilerlemesi de buna bağlıdır. Böylece insan kendisini eğitmekle kalmıyor kendinden sonraki nesilleri de bilgiyle buluşturuyor.

Okumak ve kalemle yazmak, Allah’ın (cc) kullarına rahmet tecellilerinden yansıyan nimetidir. Demek ki, insanın öğrenmeye ve eğitilmeye olan ihtiyacı bu kadar önemlidir. Yolun başında yapılacak ilk ameliyedir. İnsan ancak bu sayede şerefe, ilme ve üstünlüğe ulaşacaktır.

İlmi Veren Allah’tır (cc)

Öğrenme kabiliyeti, Cenab-ı Hakk’ın insanoğluna lütfettiği en değerli nimetlerden birisidir. Hiçbir şey bilmeden ve büyük bir acziyet içinde dünyaya gelen insan, kâinatın sırlarını çözmeye namzet hale gelebiliyor. Elde edilen ilmin şükrü ise, kişinin bildiğiyle amel etmesi ve bildiklerini gelecek nesillere aktarma gayreti içerisinde olmasıdır. Efendimiz (sas) bir hadislerinde buyuruyorlar ki; “Bildiği ile amel eden kimseye Allah bilmediği şeylerin bilgisini de ihsan eder.” 

Demek ki, okuyup bilmek, bildiğini hayata aksettirip yaşamak Rabbimiz katında son derece önemlidir. O halde anne babalar, çocuklarına zihinleri henüz taze iken ilim ve irfanın yolunu açmalı, bu aşkı ve şevki aşılamalıdırlar. İlmin, Allaha ulaşmak ve rızasına ermek için elde edilmesi gereken bir hazine olduğu bilincini vermelidirler. Zira İlahi beyan apaçık değil midir: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”   (Zümer 39/9)

Ya Rab! İlmimizi artır ki, kendimizi bilip rızana erelim. Âmin!..

Yazar: 
Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.