Ramazan ve Şubat ayının yaratıcısı aynıdır. Ramazan’da cehennemden korktuysak o cehennem Şubatta da kaynamaktadır. Ramazan’da cenneti özlediysek Martta da cennet özlemi devam etmelidir.
Peygamber aleyhisselâm efendimiz üç yüz kişinin içinde en yakın akrabalarını üç keskin kılıcın altına sürerek, evlerinden ümmeti idare etmeye kalkan, fedakârlığı başkalarından bekleyen, kendi çocuklarına ve yakınlarına sadece imkanlardan veren; ama cefa çektirmeyenlere önemli bir ders vermiştir.
Gidilecek bir Yesribimiz bulunmasa da Yesrib arama heyecanı ile yaşamamız imanımız gereğidir. Zira mü'min, ashabın hicretini anmakla ibadet yapmış olmaz. Ashabı o kıvama getiren değerlere sahip olmak için de mücadele etmeye mecburuz.
Besmele, işleyen medeniyetin kimin adına kurulduğunu ve yürüdüğünü gösterir. O’nun adı ile başlamak ve yapmaktır besmele. O’nun Rahman ve Rahim isminin tecellisini beklemek, O’nun kudretine sığınmak, hem dünya hem de ahiret saadeti elde etmeye çalışmaktır.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bir yönden akrabaları olan Taiflilerden beklediğini bulamaması onu ziyadesiyle üzmüştü. Yine de umutsuz olmadı. Meleğin onları cezalandırma teklifini bile kabul etmedi. Gelecek kuşakların imanından umutluydu. Hâlini arz etti; ama yılmadı.
İlk insandan itibaren her şey esasen aynıdır. Bugünkü şeklinin teknoloji ile renklenmiş olması, olayı mü’min gözüyle inceleyebilenler için farklılık göstermemektedir.
Her âyet ve hadis, bizim için düşünülüp sonuçlar üretilecek kaynaklardır. Peygamber aleyhisselam ile aramızdaki mesafe uzadıkça bu iki kaynağı böyle bir mantıkla ele alma oranı da gitgide gerilemiştir.
Mü’minin Allah Teâlâ hakkındaki bilgisi derinleştikçe, iman menşeli ihtişamı da büyür. Allah’ın zatını tanımak, razı olacağı ve gazap edeceği şeyleri bilmek, O’nun kitabını anlayabilmek; hayatın sırrına vâkıf olup dolu dolu yaşamaktır.
Yürümek durumunda olduğumuz yol çalılık olabilir, olacaktır da… Başta enbiya olmak üzere, engebesiz yollarda yürüyen olmamıştır. Tahminlerimizin üstünde sıkıntılar, aşılması güç tepeler önümüze çıkabilir.
Dostumuz düşmanımızdan daha az olabilir hatta tek kalabiliriz.
“Dünyaya tenezzülsüzlük, helali haram saymak veya malı zayi etmek değildir. Asıl dünyaya tenezzülsüzlük, sendekini Allah’ın yanındakinden daha iyi görmemen ve başına gelen bir sıkıntıdan dolayı elde edeceğin sevabın, sana göre o sıkıntıdan dolayı kaybedeceğin maldan üstün olmasıdır.”