Hac niyetiyle yola çıkan Resul aşığı şair Nâbî’nin Medine’ye yaklaştıkça heyecanı artmaktadır. Oysa onunla aynı kervandaki bir paşa ayaklarını uzatarak uyumaktadır. Bunu gören Nâbî irticalen söylediği bu naatle paşayı uyarır:
Sakın terk-i edepten…
Sakın terk-i edepten, kûy-i Mahbûb-i Hudâ’dır bu;
Nazargâh-ı ilâhîdir makam-ı Mustafâ’dır bu!..
Felekte mâh-ı nev Bâbu’s-selâm’ın sîne-çâkidir;
Bunun kandîli, cevzâ matla-ı nûr-i ziyâdır bu!
Habîb-i Kibriyâ’nın, hâbgâhıdır fazîlette;
Tefevvuk kerde-i arş-ı Cenâb-ı Kibriyâ’dır bu
Bu hâkin pertevinden oldu, deycûr-i adem zâil;
Amâdan açtı mevcûdât, çeşmin tûtiyâdır bu
Müra’ât-i edeb şartiyle gir Nâbî bu dergâha;
Mataf-ı kudsiyândır, bûsegâh-ı enbiyâdır bu!
Nâbî
Bu hikâyeyi edebiyatçı yazarlarımızdan Sevgili Semra KÜÇÜK GÜLER’in dilinden okuyabilirsiniz:
(Burası, Allah’ın Sevgilisi’nin beldesi, Hazret-i Peygamber’in Cenab-ı Hakk’ın nazar buyurduğu ve Hz. Peygamber’in makamının bulunduğu yerdir. (Öyleyse) sakın saygıyı elden bırakma!
Gökteki ay, Selâm Kapısı’nın (Bâbu’s-selâm) yüreği yanık aşığıdır; (Öyle ki, göklerdeki) Cevza Yıldızı bile ışığını, onun kandilinin nurundan almaktadır.
Bu Allah’ın yüce Sevgilisi’nin mübarek İstirahatgâhı (Türbesi)’nın fazileti öyle yüksektir ki, Cenab-ı Hakk’ın izni ve rızasıyla arşına çıkartılmıştır.
İnsanlık karanlıktan, bu toprağın ışığı sayesinde kurtuldu. Çünkü o, mevcudatın gözlerine şifa veren bir sürmedir; o nur sayesinde görmeyen gözler bile açılır.
Nabi, (kimin huzuruna çıktığını bir düşün ve) bu dergâha; edep şartlarına eksiksiz riayet ederek gir! (Zira) burası meleklerin bile (çok büyük bir edep ve saygıyla) tavaf ettikleri ve Peygamberler’in (öpercesine) tecelli ettikleri bir yerdir.)
Yeni yorum ekle