“Bir akşamüstü yüreğin daralırsa
Gözlerinden tövbeler taşarsa
Avuçların dualarla dolarsa
Bir besmele çek gönülden”
Çocukluğumun temmuz kokusudur ramazan…
Sahura kaldırılmadığımda, dayanamam diye sitem dolu şefkatli sözleri inatla karşılayan çocuksu ama ihlâslı bir tattır aklımda kalan.
Ben de varım demenin ayak diremesi mi, yüzlerde gördüğüm huzur ve tebessümün kıskançlığı mıdır bilinmez, ramazanlar benim dünyamın o hiçbir şeye değişilmez anlarıdır. Ramazanın sonundaki müjdenin bilinçaltında fark edilmesi mi yoksa her iftar vaktinin tarif edilmez lezzeti mi bilmem ama hiçbir kuvvetin beni ayıramadığı sınırsız bir keyiftir ramazan.
Sıcak temmuz güneşi kadar mukavemetli bir samimiyetle günü akşam etmenin, sahuru iftara kavuşturmanın yorgun, bitkin ama bir o kadar da enerjik tezatlarıyla yaşadığım 80’lerin iftarları… Nostaljinin moda olduğu bu günlerde mutlulukla sarıldığım içimi serinleten hatırası ramazanın...
Teklif edilen hiçbir rüşvete, ben öyle derdim, satmadığım orucum… O günahsız bedeni ne denli hafiflettiğini şu an bile derinden hissettiğim ilk yudumlar. Orucun manasını unutup ezanı sabırsızlıkla beklediğimiz şimdilerin iftarında o günkü çocukluğumdan utandığım anlar. Sokakta ezanı sonuna kadar dinleyip, balkondan şehrin tüm minarelerinin şerefelerinin yanışına şahit olmadan bir yudum su içmediğim, belki de kendime göre ramazana farklı bir mana verdiğim günler…
Her akşam ayrı bir bayram, her yudum ayrı bir hayattır inanan için. Sanki on bir ay saklanmış bir özlemin, otuz günde telâfisi gibidir. Sarı saçlı tek bebeğimi kollarımda çocuk şefkatimle sallarken hissettiğim dayanılmaz bir merhamettir ramazan. Mahallemizin kimsesiz, yaşlı teyzesine iftar vakti sunduğum en temiz kalbimdir ramazan. Aç midelerimizle doyurduğumuz ruhumuzun gönüllere yükselişidir. Sade açlıkla, susuzlukla değil hırslarımızla baş etmenin imtihanı. Komşumuzun derdini dert, açlığını açlık bilip büyük bir aile olmanın keyfi…
Tutmuşum sahurun serinleten elinden akşama kadar koşmuşum/koşturmuşum da, sanki serinleten başka bir an’a, iftara teslim etmişim yorgun huzurumu… Yüzlerde sessiz bir tebessüm, ellerde duaya açılma, dillerde bismillah demenin hasretiyle yanmış, yakılmış bir hava…
İçimize yerleştirdiğimiz bir cennet oluyor nimeti yudumlarken hissettiğimiz. Sonsuz bir diriliş… Üzerimize çöken tatlı rehavet bizi madde ikliminden mana âlemine taşıyor bir çırpıda. Yeni kimlikler kazanıyor her bir hayat. Şekle giriyor hamurumuz…
Ve bugünün büyüklerinin hatıralarında yer eden o güzelim ramazan huzurunun, genç nesillerin ruh bahçelerini cennete çevirecek rayihalar taşıması duası ile hayırlı ve bereketli Ramazanlar…
Yeni yorum ekle