Rabbine Koşulsuz Teslim Olanlar – II

gül-Hz. MuhammedSevgili Peygamberimiz atalarını anlattığı bu hadis-i şeriflerinde bizlere örnek alacağımız tutumları ve davranışları göstermektedir. İbn-i Abbas’dan rivayet edilen ve Kâbe’nin ilk kuruluşunu açıklayan Peygamberimizin bu sözü bizi biraz düşündürüyor. Hz. İbrahim peygamberlerin atası, tek başına tevhidi yaşayan ve onu anlatan birisidir. İlerleyen yaşına rağmen Sare annemizden çocuğu olmamıştı. Daha sonra evlendiği eşi Hacer’den oğlu İsmail dünyaya geldi.  

Ateşe atılarak imtihandan geçen İbrahim (as) bu defa da hanımı ve çocuğunu çok uzak bir mesafeye götürmekle deneniyordu. O Allah’a tam teslim olanlardandı. Bu emri tereddüt etmeksizin gerçekleştirdi. Filistin’den bugünkü Mekke dediğimiz beldeye eşini ve çocuğunu getirdi. Bir ağacın altına bıraktı ve döndü. Allah’ın dediğini yapmıştı. Ama Hacer yapılan işin iç yüzünden habersiz olduğu için arkasından seslendi. Ey İbrahim bizi bırakıp nereye gidiyorsun? İbrahim’de cevap yoktu. Üç kere seslendi. Cevap alamayınca Hacer işin iç yüzünü sezinlemişçesine “Bizi buraya bırakmanı Allah mı emretti?” deyince İbrahim döndü ve “Evet” dedi.

Bunun üzerine Hacer annemiz tarihi sözünü sarf etti. “Öyleyse git! Allah kendisine teslim olanları asla zayi etmez.” Kaderin böylesi denilecek bir durumdu. Rengi simsiyah olan Hacer annemiz yurdundan koparılmış ve Mısır’da cariye olarak İbrahim (as)’e hediye edilmişti. Sare annemiz tarafından ona nikâhlanmıştı. Ondan bir yavrusu olunca böyle bir ilahî emir çıkmıştı. Onun Rabbinin emirlerine karşı gelmesi asla söz konusu olamazdı.

Burada da teslimiyeti seçti. O’na sığındı. Yavrusuyla ağacın altında kalakaldı. Zaman geçip suyu tükenince Allah’a olan inancının gereğini çabaya, gayrete dönüştürdü. Bir Safa’ya koştu bir Merve’ye. Bakındı durdu etrafına. Ne gelen vardı ne de giden. Hacer’in gayreti öylesine samimi ve içtendi ki bir defa değil tam yedi defa gidip gelmişti Safa ile Merve arasında. Ana yüreği koşmayı ve armayı seçmişti. Ipıssız bir vadide yapayalnızdı.

Ümitlerin kesilmesine an kala Rabbimiz bir melekle onların yardımına yetişti. Kanadıyla yeri eşeleyen melek suyu çıkarmıştı. Hacer suyu görünce zemzem durdur demişti. Sevgili Peygamberimiz ise şayet Hacer annemiz böyle demeseydi o akıp giden bir nehir olurdu buyurdular. Rabbimiz kendisine sığınıp, himaye isteyenleri her zaman ki gibi sahipsiz bırakmamıştı. Zemzem ile Hacer’i ve oğlu İsmail’i hoşnut kıldığı gibi, bu günün insanlarının bile bu mucizeyle hoşnut kılmaktadır.

Böylesi teslimiyet zemzem gibi bir berekete dönüşmüş ve İbrahim (as) giderken yaptığı duada hemen kabul olunmuştu. O İbrahim sûresinde 37. âyetinde Rabbimizin dilinden “Rabbim! Evladımın bir kısmını çorak bir arazide Senin mübarek evinin yanına yerleştirdim ki Sana şükrederler.” buyurmuştu. Böylece duası kabul oldu. Günümüz Müslüman dünyasında bu sudan hemen hemen içmeyen yok gibidir.

Binlerce yıl önceden ortaya çıkan bir mucizenin bugün bizler meyvesini yiyoruz. Allah’ın rızasını ve hoşnutluğunu aramak için yola çıkan gayrete gelen samimiyet ve ihlâs gösterenleri Allah asla boş çevirmez. O bir güzel işe memur kıldığı kimseyi himaye eder ve onu asla zayi etmez. Yardımsız bırakmaz.

Bu hadis-i şeriften öğrendiklerimiz:  

1. Hayati tehlike olan bir yolculuğa ancak Rahman’ın rızası için çıkılabilir.

2. Allah Teâlâ’nın emri her neye mal olursa olsun yerine getirilmelidir.

3. En güzel olan Allah Teâlâ’ya düşünmeden teslimiyettir. Bu konuda kadın ve erkek olması fark etmez. Kul bu şekilde davranırsa bu Gayretullah’a dokunur. Allah Teâlâ kendi emrine teslim olmuş kullarının yok olmalarına asla müsaade etmez.

4. Yaptığımız her hayırlı amelde ve samimi davranışlarda içten gelen dualarla sonucun hayırlı olmasını istemek gerekir.

5. Allah Teâlâ’ya tam teslimiyet mutlaka ciddi, disiplinli ve sorumluluk anlayışı içinde güzel gayretlerle desteklenmelidir.

6. Salih bir kocaya salih bir hanım yakışır. Salih koca da Allah Teâlâ’ya ailesi için hayır dua etmeyi ihmal etmemelidir.

Yazar: 

Yeni yorum ekle

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.