Beşîr b. Akrebe babasıyla birlikte Efendimiz aleyhisselâm’ı ziyaret ettiğinde henüz çok küçüktü. Allah Rasûlü küçük misafirini yanına oturtmuş, saçlarını okşamış, Bahîr olan adını Beşîr diye değiştirmişti. Beşîr’in dilindeki kekemelik mübarek Nebinin duasıyla hemen geçivermişti.
Hicretin üçüncü yılında gerçekleşen Uhud harbinde Beşîr’in babası Akrebe şehit oldu. Muhammed Aleyhisselâm belki de böyle bir bayram günü şehidin evini ziyaret etti. Allah Rasûlü içeri girdiğinde Beşîr ağlıyordu. Alemlere rahmet olan sevgili Peygamberimiz, Beşîr’in göz yaşlarına dayanamadı. Ağlama, dedi ve sordu: Ben baban, Âişe annen olsun istemez misin?
Beşîr’in göz yaşları dindi, yetimliği ve yalnızlığı o an sona erdi.
Hicretin sekizinci yılıydı. Bizans cephesinden Medine’ye hüzün yüklü haberler geldi. Allah Rasûlü’nün amca oğlu Cafer b. Ebî Talib Mute harbinde şehit düşmüş, Cafer-i Tayyâr olmuştu. Muhammed aleyhisselâm hemen şehidin evine koştu. Cafer’in yetimlerini; Avn’ı , Muhammed’i ve Abdullah’ı kucaklayıp bağrına bastı. Onlarla birlikte ağladı, dualar etti. Sonra, kardeşim dediği Cafer’in çocuklarını alıp evine götürdü. Onların velisi, hâmîsi Muhammed aleyhisselâm oldu.
Saadet günlerinde hiç bir şehidin emaneti, hiç bir yetim kimsesiz ve sahipsiz kalmadı. Efendimiz aleyhisselâm Zeyd’in, Mus’abın, Hamza’nın çocuklarına yetim kalmanın, yalnız olmanın acısını yaşatmadı. Medine sokaklarında hiç bir çocuk, çaresiz ve ümitsiz olmadı. Muhammed aleyhisselâm onların yüzünde tebessüm, yüreklerinde mutluluk oldu.
Bugün dünyada dört yüz milyon yetim çocuk olduğu ve bu sayıya her gün on bin yeni yetimin eklendiği söyleniyor. Bu yetimlerin çok büyük ekseriyetinin İslam coğrafyasında olduğunu tahmin etmek hiç de zor değil. Yetimlerin başına gelenleri, acı dolu hikayelerini dinlediğimizde yüreğimiz parçalanıyor. Organ mafyasının, fuhuş mafyalarının eline düşen çocuklar, dilenci şebekelerinin bıçaklarıyla kesilen kulaklar, burunlar, eller ayaklar. Bir dilim ekmek, bir yudum suya karşılık dinini feda etmek zorunda kalan çaresiz yavrular. Bu yavruların yardımına koşmayan, yürekleri Muhammedî merhametle dolmayan, yeri ve gökleri titreten feryatlara kulaklarını tıkayan bizler, Kahhâr olan Allah’ın huzurunda nasıl hesap vereceğiz?
Bugün bayram. Kureyş müşriklerinin ‘Ebû Talib’in yetimi’ diye aşağıladığı Muhammed aleyhisselâmın ümmeti bugün çetin bir imtihanla karşı karşıya. Allah Rasûlünün, himaye edenle Cennette komşu olacağız, buyurduğu yetimler, okşadığımız saçlarının telleri adedince sevap kazanacağımız Beşîrler, Abdullahlar, Muhammedler bir güler yüzün, sıcacık bir elin, kendilerini gavurun merhametine muhtaç etmeyecek şahsiyetli bir ümmetin hasretini çekiyorlar.
Gelin, bu bayram Efendimizin bizlere emanet buyurduğu yetimlerimize sahip çıkalım. Sokağımızın diğer ucundaki, mahallemizdeki yetimlerin yardımına koşalım. Yeryüzünün her köşesindeki yetimlerimize kardeşlik elini uzatalım, onların geleceği için çaba sarf eden kardeşlerimizi yalnız bırakmayalım. Bizleri cehennemden kurtaracak, Cennetlere taşıyacak ve son Peygamberin komşusu olmamızı sağlayacak kardeşlerimizin yüreklerine mutluluk, yüzlerine tebessüm konduralım. Biz onlara bayram olalım ki bayram hepimize mübarek olsun.
Yeni yorum ekle