"Cennet üç kimseye aşıktır: Ali'ye, Ammâr'a, Bilâl'e."[1]
Peygamber Efendimiz (as)'in: "Ey Bilal! İslam'da işlediğin ve en ziyade ümit beslediğin ameli bana söyle. Çünkü ben bu gece (rüyamda) cennette önümde senin ayak seslerini işittim. "[2] sözleriyle henüz hayattayken cennetle müjdelenen Bilâl-i Habeşî ne bahtiyar bir kimsedir.
Hz. Ömer (ra). Hz. Ebu Bekir (ra) anıldığında şöyle derdi: "Ebu Bekir efendimizdir ve efendimizi azad etmiştir'" yani Bilal'i.[3] Yine Allah'ın Resulü (s.a.s) Onun için şunu söylüyordu: "Müezzinlerin efendisi Bilal, ne güzel bir kimsedir. "[4] Kainatın Efendisi (as)'nin cennetle müjdelediği, İslam'ın ilk müezzini olmakla şereflendirdiği, Hz. Ömer (r.a)'in "efendimiz" diyerek methettiği Bilâl-i Habeşî kimdir?
İnsanlar yanına gelip ne kadar hayırlı ve faziletli olduğunu söylediklerinde O, başını önüne eğer, yanakları döktüğü gözyaşları ile ıslanmış bir halde kendisini şöyle tarif ederdi: "Ben sadece bir Habeşliyim... Ve daha düne kadar bir köleydim".[5]
Daha düne kadar bir avuç hurma karşılığında efendisinin sürülerini güden Habeşli siyah bir kölenin yeryüzünün dört bir yanında yediden yetmişe bütün müslümanların sevgilisi olması ne büyük bir mucizedir.
Öyle bir mucize ki günde beş vakit minarelerden yükselen ezan sesleri, hatırımıza Resulullah (as)'ın müezzini Bilal (ra)'i getirir. O, İslam'ın ilk müezzinidir.[6]
Efendimiz (s.a.s), onu şu sözlerle anlatır: "Bilal ne güzel bir kimsedir ki; mü'minden başkası ona tabi olmaz. O, müezzinlerin efendisidir ve müezzinler kıyamet günü insanların en uzun boyluları olacaktır.[7]
Mü'minler, ezanı işittiklerinde bu onları eski günlere; İslam'ın ilk günlerine götürür. Bilal ve arkadaşlarına demir zırhlar giydirilip çölün şiddetli sıcağında vücutlarının yağlarının eritildiği, üzerlerine konan kaya parçalarının akıllarını başlarından aldığı, ama kalplerinden imanlarını alamadığı günlere...
Bugün dünyanın her köşesinde sadece "Rabbim Allah'tır" dedikleri için zulme uğrayan, işkence edilen, zindanlara atılan milyonlarca mü'min, o günleri yeniden yaşamanın heyecanını duyup her biri bir Bilal olmanın, Bilal gibi yaşamanın mutluluğunu taşıyor.
Müslüman olmaktan başka hiçbir suçları olmayan, sömürü sistemlerinin bütün güçleriyle yok etmeye çalıştığı garip insanlar, ezan sesleri kulaklarını doldurduğunda kendileri gibi işkencelere mahkum edilmiş Bilal'i düşünürler. Sanki karşılarında Mekke'nin fethi günü Kabe'nin üzerinde ezan okuyan Bilal (r.a) vardır. Onlara hayat veren, zaferin, güzel günlerin yakın olduğunu müjdeleyen işte bu ezanlardır.
Uykunun en tatlı anında Bilal'in bir hatırasıdır bizleri uyandıran. O'nun "es-Salatu hayru'n-mine'n-nevm "Namaz uykudan daha hayırlıdır' sözünü sabah ezanlarına ekleten Efendimiz (s.a.s), Bilal'i ne güzel de ebedileştirmiştir.[8]
En sevdiği insanları kaybedenlerin üç-beş gün gözyaşı döküp, sonra acılarını unuttuklarını, hayata sımsıkı sarıldıklarını görünce aklına Bilal'i getir. Resulullah (s.a.s)'ın ayrılığına dayanamayan, acısını hiç unutamayan Bilal'in, her taşı toprağı Efendimiz (s.a.s)'i hatırlatıyor diye Medine'yi terkettiğini, yüreğindeki ızdırabın Resulullah'tan sonra ezan okumaya izin vermediğini, Resulullah'ın bülbülünün sustuğunu, matemler tuttuğunu, teselliyi cihad meydanlarında aradığını ve ancak vefat ettiği gün yüzünün gülebildiğim düşün. İşte ancak şimdi gerçek sevgiyi anlayabilir, sevdiğinden ayrı düşmüş bir yüreğin feryadını duyabilirsin.
Düne kadar insanların, derisi siyah olduğu için hor gördüğü, yabancı bir ırka mensup bulunduğu için hafife aldığı ve en önemlisi köle olduğu için insan dahi saymadıkları Bilal'in ileride Peygamberimiz (as)'in hazinedarı; bugünün deyimiyle " Maliye Bakanı olduğunu duyunca sakın şaşırma! Evet O, ilk islam devletinin Maliye Bakanıdır.[9] Medine İslam Devleti'nin hazinesi Bilal'e emanet edilmiştir.
İnsanların "siyah kadının oğlu" diyerek aşağıladıkları, köle olarak yaşayıp köle olarak ölmeyi kendisi için değişmez bir alınyazısı gören Bilal'i, bütün insanların imrendiği yüce mevkilere getiren, onu dünyada ve ahirette insanlara efendi ederek adını tarihin şeref levhalarına nakşeden mucize nedir, düşündün mü?
Hiç şüphesiz bu, büyük islam mucizesidir. İslam olmasaydı o efendisinin sürüleri arasında gidip gelen, ölümüyle unutulup tarihin karanlıklarına gömülecek basit bir köleden başka neydi ki?
Ama O'nun imanındaki samimiyet, Allah ve Resulü ne duyduğu eşsiz sevgi ve bu sevgi uğrunda başına gelen çilelere, işkencelere karşı gösterdiği nihayetsiz sabır, onun adını ebedileştirmiş, İslam büyükleri arasında müstesna bir yere getirmiştir.
Şairlerden biri Abdullah b. Ömer'in oğlu Bilal'i överken şöyle demişti: "Bilallerin en hayırlısı Abdullah'ın Bilal'idir".
Bunu duyan Abdullah b. Ömer (r.a) derhal müdahale etti ve şunu söyledi: "Yalan söyledin. Resulullah'ın Bilal'i (r.a) Bilaller'in en hayırlısıdır".[10]
Gerçekten de o, Bilaller'in en hayırlısıydı. Hayatı boyunca bir an olsun Efendimiz (sa.s.)'den ayrılmadı. O, Allah'ın Resulüne ihsan ettiği yüce bir dosttu. O, Resulullah'ın Bilal'i idi.
Allah, Resulullah'ın Bilal'ine rahmet etsin. Onu cennette Resulullah'tan ayırmasın. Bilal gibi yaşamayı ve Bilal gibi ölmeyi hepimize nasib eylesin. Âmin.
Yorumlar
Hz.Bilal
Hüseyin Koç tarafından Cu, 08/28/2015 - 08:59 tarihinde gönderildisiyer
sinan tarafından Çar, 01/13/2016 - 20:11 tarihinde gönderildiYeni yorum ekle