Yeni yorum ekle

Aile İçi Eğitimde En Büyük Okul: Evlerimiz

pencere

Acaba dört duvar bir çatıdan mı ibarettir adına “ev” dedikleri… Yuvanın bir ruhu bir maneviyatı yok mudur? Hakkını ödedikçe bize mutluluk olarak geri dönecek güzellikler barındırmaz mı evlerimiz?

Evlerimiz Ölü mü Diri mi?

Evler de canlı mıdır, demeyin. Lisan-ı hâlleriyle konuşurlar aslında: Kiminin duvarlarında kasvet, karanlık, ağırlık… İçerisinde yaşayanlara sunduğu; sadece huzursuzluk.  Kiminin duvarlarında aydınlık, rahatlık, huzur… Beraberindekilere verdiği ise, mutluluk. Bu hissiyatı şekillendiren, evleri öldüren de dirilten de içlerinde yaşayanlardır. İnsanlar ya hayat sunarlar evlerine ya da can damarlarını kesip soluksuz bırakırlar onları…

Peygamber Efendimiz (sas) buyuruyorlar ki: “Evlerinizi kabirlere çevirmeyin, Kur’an okuyun. Kur’an okunan eve şeytan girmez.” “Kişi evinde Kur’an okursa ev ehline karşı genişler ve melekler de orada hazır olur, şeytanlar kaçar, hayır artar. Kur’an okunmayan eve gelince, o sahibine daralır, melekler orayı terk eder, şeytanlar istilâ eder, hayır da azalır.” (Hadis Ansiklopedisi, İbrahim Canan, c.2, s.81, Akçağ yay., İst)

 Rıza-yı İlahi doğrultusunda bir hedefimiz varsa, gayret ve çabamızın istikameti bu doğrultuda ise evlerimizin manevi havaları da bu dinamiklerle çevrilmiş olacaktır. Bizler için kurtuluş bu tarz evleri tesis etmekte gizlidir. Bu, Allah’ın (cc) bizlere yönelttiği bir görevdir.

“Biz Musa ve kardeşine ‘Mısır’da kavminiz için evler hazırlayın; evlerinizi namazgâh edinin, ibadetlerinizi tam yapın. (Ey Musa! Bu emri yerine getiren) mü’minlere (takip ettikleri ve mazhar olacakları kurtuluşu) müjdele! (Yunus 10/87)

Mevzuya muhatap olan sadece Hz. Musa ve Hz. Harun mudur? Asırlar önce onlara yol gösteren ilahî ışık, her devirdeki mümin için hakikatin kendisidir. Ayetin sonunda yer alan “müminlere müjdele” ifadesi ile müminin gayret ve çabasının dünya ve ahiret hayatı adına büyük bir kazanca dönüşeceği de özellikle vurgulanmaktadır.

Namazgâh Kılınmış Evler

Evlerimizi namazgâh yapacak olan hususiyet nedir? Kâbe’nin huzurunda dururken insan, Rabbi ile arasındaki perdelerin birer birer kalktığını hisseder. Haddi zatında var olan yakınlık, kul tarafından bir başka türlü hissedilir. Her bir azası, bedeni, gönlü, maddi manevi her zerresi, ruhu; yakaladığı yakınlığın verdiği tesir ile yaratıcısına yönelir ve sadece O’nunla meşgul olmak ister. Âdeta büyük bir çekim alanına kapılmışçasına merkezine Rabbini alır, O’ndan gayrısı, üzerindeki etkisini yitiriverir. İbadete karşı duyacağı heves ve iştiyakla bu hislerini ifade etmeye çalışır.

Bu duyguyu evlerimize taşımanın yollarını aramalı ve bulmalıyız. Ayet-i kerîme bu konuda da bizlere rehberlik etmektedir. İbadetleri tam yapma gayreti bizi bu neticeye götürecektir biiznillâh… Allah’ın (cc) rızasına uygun niyet ve faaliyet içerisinde olmak, evlerimizi yeri geldiğinde bir mektebe yeri geldiğinde bir mescide çevirecektir. Ve bu manevi hava yediden yetmişe hepimizi kuşatacaktır.

Evlerimizin Mescidden Mektebe Uzanan Büyük Bir Misyonu Olmalıdır

Hepimiz evlerimizde, büyüğümüzle küçüğümüzle ailemizi geliştirecek her türlü eğitim-öğretim meselelerine ortam hazırlamalıyız.  Bilgilerimizi, değerlerimizi artırmak ve aktarmanın gaye edinildiği, bize özel bir nevi okul gibi telâkki edilebilecek ortamları tesis etmeliyiz. Ev içerisinde karşılıklı sohbetlerle, bir takım derslerle, anlatımlarla çocuklarımıza vereceğimiz bu bilgi demeti, dış dünyadaki kazanımların kat ve kat üzerinde ve kalıcı olacaktır.

Allah’ın (cc) rızasına uygun niyet ve faaliyet zincirine, ibadetler üzerine yoğunlaşmayı da ekleyecek olursak görevimizi yerine getirmiş olacağız.

Sadece bizim evimiz değil toplumda bu niyet ve gayret ile birer mescit-mektep hüviyeti kazanmış evlerin varlığı, bu uğurda yardımlaşma ve dayanışma dinamiklerini tesis edecektir. Böylece çocuklarımız, donanımları tam olarak hayata atılabileceklerdir. Ve bir gün onlar da evlerini namazgâh yapmanın şartlarını yerine getireceklerdir.

Rabbim, huzurunda yaşarken hayatı;  her anımızın, her göz açıp kapamamızın senin ezelden ebede uzanan ilminin dâhilinde olduğu bilincini bize ver. Her yaptığımızın, her düşündüğümüzün, gizlediğimiz-açıkladığımız her şeyin Sende mevcut olduğu idrakini bizden alma. Bu farkındalığımızı artır ki, niyet ve faaliyetlerimiz hep Senin rızan olsun… Kendimizi en rahat bıraktığımız, belki pervasızca yaşadığımız tek mekân olan evlerimizde dahi, Seni anıp Sana bağlanmanın huzurunu ve mutluluğunu duyalım… Âmin…

Kurtuluşumuz için Yapılabilecek Ne Çok Şey Var; Yeter ki Gönlümüz Bu Niyetlerin Avcısı Olsun…

Zikir ve ibadetlerimiz için evlerimizde büyük küçük herkesi bir araya getirip cemaatler oluşturalım. Topluca yönelmenin huzurunu ve mutluluğunu duyalım… Dini bilgilerimizi evlatlarımıza aktarıp öğretmek için türlü oyunlar, sohbetler, eğlenceli mülâhazalar tesis edelim. Yaptığımız tüm faaliyetleri tadına doyulmayacak hoş vakitlerle bezeyelim ki, cazibesi ile evlatlarımızı İslam’a bağlayabilelim. Dini ve içtimaî özel zamanları fırsat bilerek (bayramlar, kandil günleri ve geceleri, Ramazan ayı gibi) bu anları evlerimizde hep beraber yaşamanın ve bu merasimleri ailece paylaşmanın huzuruna erelim.

Kendimizi, yukarıda geçen bu hususları ve daha nicelerini gerçekleştirmeyi zahmet olarak algılamaktan kurtaralım. Tüm bunları Allah rızasına ulaşma yolunda gayretimiz olarak telâkki edelim. Ancak bu bilinç ile hareket edecek olursak yorulmak, usanmak nedir bilmeden, zevkle ve huzurla mesafe katedebiliriz.

Özellikle namaz ibadeti üzerinde önemle durmalıyız. Namazı, namazgâh hâline getireceğimiz evlerimizin doğal, ayrılmaz bir parçası hâline getirmeliyiz. Nitekim Peygamber Efendimiz (sas) buyuruyorlar ki: “Nafile namazlarınızı evlerinizde kılın, onları kabirlere çevirmeyin.” “Kişinin evindeki namazı nûrdur. Öyle ise evlerinizi (namazla) nûrlandırın.” “Mescidde namazınızı eda edince eviniz için de bir nasip ayırın, zira Allah bu namazdan dolayı eve (hususi) bir hayır yapar.” “Farzdan sonra en hayırlı namazınız evlerinizde kıldığınız namazdır.” (Hadis Ansiklopedisi, İbrahim Canan, c.2, s.81, Akçağ yay., İst.)

Allah’ım,  bizi mutluluk ve aşk içerisinde huzuruna varmaktan alıkoyma… Affını, mağfiretini ve rahmetini celbedecek hal ve hareketten yoksun eyleme… Âmin…

Sabah-akşam zikirlerine özel önem veren, ahiret endişesi ile ibadetlere hakkıyla yönelen, dünya adına var olan herhangi bir şeyin etkisi ile Allah’a kulluktan vazgeçmeyen, üzerine düşen görevlerin idrak ve bilincinde olarak bu gayretleri yerine getiren kulların; ilahî bir rahmet olarak evi nurlanacak ve ona namazgâh kılınmış bir ev lütfedilecektir.

Allah’ım bu lütfu bizlerden esirgeme… Bu vazife ve görevleri de eksiksiz yerine getirmeyi bizlere nasip eyle… Âmin…

Sahip olmamız gereken maneviyat ve hizmet telâkkisi ile evlerimize yansıtacağımız renk Erkâm’ın (ra) evi gibi olmalıdır. Hani orası, Rasûl-i Ekrem’in (sas) İslam’ın ilk yıllarındaki hizmet mahalli idi ya… Bizim evlerimiz de Rasûl’ün (sas) sevgisi ile O’nun (sas) fikri, ruhi yapısı ile bezenmelidir. Hani orası; yapılan müzakereler, dersler, ibadetler ile Allah’ın inayetini ve nurunu celbetmiş ve en az otuz kişinin İslam ile müşerref olmasına vesile kılınmıştı ya…  Bizim evlerimiz de gerek ferdî gerek içtimaî ibadetlerle, sohbetlerle, zikirlerle bezenmeli ve ilahi lütufla maksada ulaşmalıdır. Yeter ki bizde o azim, gayret ve safiyane bir niyet olsun…

Allah’ım, bizleri sırat-ı müstakimden ayırma. Evlerimizi, hidayet ve rahmet merkezleri kıl… Biz biliyoruz ki; tüm hayırlar Sendendir. Bizim payımıza da hayırlar ve lütuflar nasip et… Âmin…

 


Yazar: 
Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.