“Sana vahyedilen Kitab’ı oku ve namaz kıl; çünkü namaz çirkin ve kötü işlerden alıkoyar. Allah’ı zikretmek en büyük iştir. Allah yapıp ettiklerinizi bilir.”
Bulanlar da çok, arayanlar da… Bulamayanlar… Nerede, nasıl arayacağını bilemeyenler… Dosta ve dostluğa seslenenler… Belki seni bulmak külfeti ağır ama zevkin ve bahşettiklerin bir o kadar eşsiz ve değerli.
İnsanın, İslâm’ı kabule kabiliyetli olarak doğması ve karar verip inancını ifade edecek çağa gelinceye kadar bu hal üzere kalması belki de o yüce Rahman’a şükür için yeterli bir sebeptir.
“Allah, şefkat ve merhametinin yüzde birini yeryüzüne indirdi. Varlıklar bu bir parça şefkat sebebiyle birbirine merhamet ederler. Kısrak da ayakları arasında gezinen yavrusunu çiğnememek için ayağını kaldırır ve dikkatle yere basar.”
Efendimiz çocukların ihmalkâr davranışlarında ve hatalarında onlara kızmayı, bağırıp azarlamayı katiyetle tercih etmezdi. O’ndaki hoşgörü ve affın belki hiçbir metotla kıyas edilemeyecek kadar büyük ve olumlu etkisi pek çok örnekte ispat edilmiştir.
Öyle bir ayrılık ki bu, zaman zaman zamanın unutturmasına izin verdiğim. Hatırladığımda yüreğimi sızlatan, acıtan, ağlatan… geçmişin izlerinin yeterli gelmediği. Yüreğim bağırıyor, çığlığını geciktirmemin ızdırabıyla…
“Sen öyle bir din arıyorsun ki sana o dini öğretebilecek bir kimse artık yoktur. Ancak senin geldiğin şehirde çok yakında bir peygamber çıkacaktır ve O, bu vakitler gelmek üzeredir.”