İbrahim’e İshak ve Yakub’un müjdelenmesi onun Rabbine olan itaatinin meyvesiydi. İlerlemiş yaşlarına rağmen İshak’ın müjdelenmesi onları sevindirmiş asla üzmemiştir.
“Ahsenül Kasas” (en güzel hikâye) şeklinde ifade edilen Yusuf (a.s)’un kıssası, ayrıntılı olarak Yusuf Suresi’nde anlatılır. Bu kıssa, ilahî takdirin gerçekleşmesini engelleyecek hiçbir gücün olmadığını göstermek için indirilmiş gibidir.
O, tanıdığına ve tanımadığına ikram eder, onları ağırlamaktan huzur duyardı. Bir gün evine hiç tanımadığı üç yakışıklı genç geldi. Âdeti üzere koşturdu ve bir dana kızartarak önlerine koydu. Misafirlerin, bu ikrama hiç el uzatmadıklarını görünce Hz. İbrahim onların düşmanlığından endişe ederek heyecanlandı ve çekindi.
Semud kavmi, Arap yarımadasında Âd kavminden sonra yaşamış en meşhur kavimdir. Peygamberimizden önce Araplar arasında onlarla ilgili hikâyeler, destanlar, rivayetler biliniyor ve konuşuluyordu.
Risalet insanlığın ahirete uzanan yolculuğunun en önemli köşe taşıdır. İnsanın yaratılış amacı Allaha kulluktur. Hayatın yaratılış amacına uygun bir tarzda sürdürülebilmesi için kesintisiz bir doğru çizgiye ihtiyaç vardır.
Allah, peygamberleri insanlar arasından seçmiş ve insanlığı uyarmak için görevlendirmiştir. Seçilen bu peygamberlerin varlığı, her şeyden önce Allah’ın dünyayı yaratıp da terk etmediğini ve âlemlere rahmetinin devam ettiğini göstermesi açısından önemlidir.
Toplumumuzda cahil insan, bilgisiz insan olarak anlaşılmaktadır. Bilgisiz insan, “cahil” kavramı için belki de en son düşünülmesi gereken anlamdır. Nimetlere karşı nankör olmak ve davranışlarında hiçbir ölçü kabul etmemek, bunları yaparken de hiçbir ilme dayanmamak, cahilin tipik üç özelliği olarak karşımıza çıkar. Cahilin yaşadığı sosyal yapıya “cahiliye” ismi verilir.
İnsan, sözünde durmakla değer kazanır ve kıymet bulur. Unutkan olan insana hatırlatmak gerekir. Allah (cc), “Hatırlat, hatırlatmak mü’minlere fayda verir.”[1]buyurmaktadır. Bu ilâhî hakikatin gereği insana sorumluluklarının hatırlatılması, ona yapılacak en büyük iyiliktir.
Kur’ân’da âlimlere ve müminlere “Rabbânî” ismi verilir. Rabbânî olmak; nimet verilen peygamberlerin yaptıklarını yapmak, gittikleri yoldan gitmek, onların yolunu sürdürmek, hangi gaye için gönderilmişlerse o gayeyi yerine getirmektir.
Siyer-i Nebi, sevgili Peygamberimizin hayatına ve O’nun hayatını anlatan eserlere verilen isimdir. Siyer kitapları, bize O’nun hayatının tüm inceliklerini sunar. Bu eserleri okumak, bizim fikriyatımızı belirler. Samimi ısrarlarımızla devamlı okumak suretiyle de fikirlerimiz, kalplerimizden sökülüp atılamayacak inançlara dönüşür.