Kendisinin Ücrasında Yaşayanlara

Seni en çok ruhumun kıskaca alındığı anlarda anlamaya yaklaşıyorum. Daralmış, sonuna gelinmiş vakitler bunaltıyor ruhumu. “Daha çok zamanım var.” dediğimde zamansızlık büyük bir mermer kütle gibi düşüyor yollarıma ve geleceğe yönelik kıpırtılarla bağlarım kesiliyor. O zaman savuruyorum içimdeki avare çığlıkları ve işte tam da o zaman içimde hissettiğim pürüzsüz baharlar tuzla buz oluyor.

Oysaki her şeyi olmasa bile bir şeyi olgunlaştıracak güç vardı yüreğimde. Söylenmiş ve dahi söylenmemiş bütün sözler, yeniden hayat bulacaktı benim kelimelerimde… Anlatacaktım dünyanın köşesiz ve bucaksız olduğunu, gökyüzünün şafak ve gurub vakitlerinde aynı renge boyandığını; ancak biri aydınlığa açılırken diğerinin karanlığa açıldığını. İnsanlara ısmarlama bir hayatı bıraktıracak kelimeleri demlemiştim muhayyilemde yıllarca.

Ah hayta gençlik hayalleri! Nasıl da yakalamak için uğraşmıştım senelerce sizi. Zamanın aktığını bile bile akmıyormuş gibi davranmak ne ahmaklık! Aynı nehirde iki kere yıkanmak ne mümkün,  ne mümkün aynı bakışlarda aynı sıcaklığı yakalamak. Uçarı yalnızlıklarla süslenmiş kaygısız günlere nasıl dönülür bir daha…

Yalnız olarak gelinen dünya, yalnız olduğunu unutmak için gösterilen gayretle dolu bir hayat ve hakikatin yüzüne bir şamar gibi çarpmasıyla “ANLAM”ın farkına varış…

Anlamın ve anlamlandırılan her şeyin sahibi! Masmavi bir ışık özlemiyle nasıl da tıkanıyor nefesim. Dünyam paramparça. Kurtar beni bu yokluktan ve yoksunluktan. Birleştiremezsem parçaları, kendi yalancı yansımasıyla avunan binlerce sahte görüntü olacak.

Notaya dökülemeyen musiki, dile gelmeyen kelime, doyasıya içime çekemediğim nefes gibisin. Seni vasfedecek kelime yok. Bütün duyguları ve onların sesten elbiselerini kuşatmışsın; maviden griye, mordan kırmızıya bütün renkler içinde. Çekip çıkarmak istiyorum içinden bana ait her ne varsa. Neye elimi atsam kayıyor ve kan ter içinde bütün gayretlerimin boşa gittiğini görüyorum. Oranın karanlığından çıkarabildiğim tek şey “KALBİM”. Şükür, yaşıyorsa kalbim kurtulmuşum. Zihnimde canlanan mısralarla tekrar başlıyorum yol almaya.

Ve tekrar uyuyayım ve kalkayım ezanla
Yaşayadursun insan hayat dediği zanla.

Kâinatın sırlarını elinde tutan ve kalbimin en ücra yerlerine dokunan sahibim! Bana eşyanın hakikatini öğret. Ve böylece bileyim ne demekmiş zaman…

Bunca yıl bu gücenik macera beni tutuklu kılan

Artık bu yaşa erdirdin beni, anladım

Gençken almadın canımı, bilmedim

Demek gökten ağsa bile tohum yürekten düşecekmiş. (İsmet Özel)


Yazar: 

Add new comment

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.