Eslem ŞAHİN
Allah korkusu kalbinin dört bir tarafını sarmış, Allah’ın zahid kullarından biridir Şeddad bin Evs (r.anh). Bol bol tefekkür eder, yatağına yattıktan sonra cehennem ateşini düşünmekten gözüne uyku girmez, bütün gece namaz kılar, istiğfarda bulunurdu. Allah’ın gazabından çok korkar aynı zamanda O’ndan ümidini de kesmezdi. Yumuşak huylu, kibar, tatlı ve doğru sözlüydü. Öfkesine hâkim olur, kimseye kızmazdı. Boş söz ve işlerden uzak, tefekkür, ibadet, zikir ve dua ile hayatına devam ederdi. Riya ve gösterişten beri idi, namazlarından sonra bol bol istiğfar ve dua ederdi. Allah onu ilim ve hilim ile şereflendirmişti.
Kaynaklarda Miladi 603 yılında doğduğu ifade edilen Şeddad bin Evs(r.a.), peygamber şairi Hassan bin Sâbit’in kardeşi Evs bin Sabit’ in oğludur. Hazrec kabilesine mensuptur. Evs bin Sâbit Bedir savaşına katıldı, Uhud savaşında şehit düştü.[1] Annesinin adı Sureyme veya Sırma'dır. Resûl-i Ekrem ile aralarında soy yakınlığı bulunan Neccâroğulları kabilesinden Adî b. Neccâr’ın neslindendir. Hicretten sonra Peygamber (sav), Hz. Evs (r.a) ile Hz. Osman (r.a) arasında kardeşlik bağı kurdu. Hz. Evs ailesi Müslüman olunca Şeddad bin Evs de böylece Müslüman bir ailenin içine doğdu. Peygamberin meclisinde bulundu, O’nun ahlakıyla ahlaklandı. Şeddâd’ın Ya‘lâ, Muhammed, Abdülvehhâb ve Münzir adlı dört oğlu ile Hazrec adında bir kızı olmuştur. Künyesi Ebû Ya’lâ veya Ebû Abdurrahman’dır. Şeddad bin Evs Bedir gazvesinde bulunmamakla beraber Uhud ve Hendek gazvelerine katıldı.
İlimle hemhal olan Şeddâd bin Evs‘in Bakī b. Mahled’in el-Müsned’inde mükerrerleriyle birlikte elli hadisinin bulunduğu belirtilmiştir.[2] Peygamberden duyduklarını en güzel haliyle hayatına geçirmek için çaba göstermiştir. Hadis ve fıkıh alanında birçok talebe yetiştirmiş, hatta talebesi Hâlid b. Ma‘dân’ın, “Dımaşk’ta Resûlullah’ın ashabından Ubâde b. Sâmit ile Şeddâd b. Evs’ ten daha güvenilir, daha fakih ve daha güzel ahlâklı bir kimse kalmadı” dediği nakledilmiştir. Hz. Ebû’d-Derdâ (r.a.) onun için “Her ümmetin bir fakihi vardır, bu ümmetin fakihi de Şeddad bin Evs’tir.” demiştir.[3] Hz. Ömer’in Humus valisi tayin ettiği Şeddâd, Hz. Osman’ın katli dolayısıyla idarî işleri bırakmış, toplum hayatından uzaklaşarak kendini ibadete vererek, Dımaşk’ta bir ev yaptırmıştır. Esed bin Veda’nın (r.a.) anlattığına göre, Hz. Şeddâd uyumak için yatağa girdiği zaman tava üzerindeki tane gibi olurdu. Yatakta ayağını uzatmaktan hayâ ederdi. Uzun uzun tefekküre dalar daha sonra “Allah’ım, cehennem ateşi benimle uykum arasına gerildi.” der, kalkar, ibadete başlar, çoğu kere sabaha kadar namaz kılardı.
Rasulullah’ın vefatının son dönemlerinde içinin bunaldığını, dünyanın ona dar geldiğini ifade eden Şeddâd bin Evs’e Rasûlullah (sav) Şam ve Beytülmakdis’in fethedileceğini buyurarak kendisi ve oğullarının orada yönetici olması için niyazda bulunmuştur.[4] Şeddâd bin Evs (r.a) ömrünün sonlarına doğru Şam, Filistin, Beytül Makdis ve Humus ‘ta bulunmuştur. Muâviye b. Ebû Süfyân döneminde Dımaşk kadısı olan Şeddâd b. Evs (r.a.) 58 (678) yılında Filistin Kudüs’te vefat etmiştir. [5] Kabri Kudüs’te Mescid-i Aksâ yakınında pek çok sahâbînin bulunduğu kabristandadır.
Şeddâd bin Evs, Peygamberimizden bazı rivayetlerde bulunmuştur. Onlardan bazıları şunlardır. Ebû Eş'as es-Sağani rivayet ediyor: "Şam Camisine gitmiştim. Orada Şeddâd bin Evs ile karşılaştım. Bir yere gidecekti. Nereye gideceğini sordum. O da hasta bir arkadaşını ziyaret edeceğini söyledi. Ben de kendileriyle gelebileceğimi söyledim. Beraber gittik. Oraya varınca hastaya durumunun nasıl olduğunu sordu. Hasta: "Nimet içerisinde olduğunu" söyledi. Bunun üzerine Şeddâd: "Günahlarının affedildiğini sana müjdelerim. Çünkü Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu işittim." dedi ve Efendimizden duyduğu hadis-i kudsîyi nakletti: "Allah Teâlâ buyurur ki: Mü'min olan kullarımdan birini imtihan ettiğim zaman, o bu imtihanı hamd ile karşılarsa, anasından doğduğu günkü gibi günahlarından temizlenmiş olur." buyurdu.
Yine rivayet ettiği hadislerden bir tanesinde: "Ey insanlar dünya, hazır bir meta'dır. Ondan iyiler de kötüler de yer. Âhiret haktır. Orada Allah Teâlâ hükmeder. Ey insanlar! Sizler âhiret adamı olunuz. Âhireti düşünüp ona hazırlanınız. Dünya adamlarından olmayınız. Âhireti unutup dünyaya dalanlardan olmayınız. Siz, Allah'dan korkarak amel yapınız. Biliniz ki, amellerinize göre arz olunursunuz. Allah Teâlâ'ya mutlaka kavuşacaksınız. Kim zerre miktarı hayır yaparsa, onun karşılığını görür. Kim de zerre kadar kötülük işlerse onun karşılığını görür, cezasını çeker."
Ya’la bin Şeddâd anlatıyor: Babam Şeddâd bana bir hadis nakletmişti, Ubâde bin Sâmit de yanımızdaydı, babamın rivayetini doğruluyordu. Şöyle nakletmişti:
Bir gün Peygamberimizin (sav) yanındaydık, bize:
-Aranızda yabancı var mı? diye sordu.
Bu sorusuyla Yahudi ve Hristiyanları kastediyordu.
-Hayır ya Rasûlallah, yoktur, dedik.
Kapının kapatılmasını emretti ve "Haydi ellerinizi kaldırın – Lâ ilâhe illallah", deyin, buyurdu. Bizde bir süre ellerimizi kaldırdık. Sonra Rasûlullah ellerini kaldırdı. "Allah’a hamdolsun. Allah’ım, Sen beni bu kelimeyi tebliğ etmek üzere gönderdin, onu bana öğrettin, karşılığında bana cenneti vaat ettin. Hiç şüphesiz Sen sözünden caymazsın." dedikten sonra bize:
-Sizlere müjde! Allah sizleri bağışladı, buyurdu. [6]
Şeddâd bin Evs bir yolculukta hizmetçisine ‘Şu sofrayı yaklaştır, onunla biraz oyalanalım!’ dedikten sonra şunları söylemiş: "Bırak! Müslüman olduğumdan beri şundan önce ölçüp biçmeden hiçbir söz söylemedim. Peygamber de (sav) böyle sözler söylemezdi hatta bizlere hazinelerden kat ve kat daha değerli olan şu duayı tavsiye etmiştir: ‘İnsanlar altın ve gümüş biriktirdikleri zaman siz de şu sözleri hazine gibi saklayın ve söyleyin:
Allah’ım! Senden işte sebat, doğru yolda kararlılık talep ediyorum. Senden nimetine şükretmemi ve Sana ibadetin güzeline beni muvaffak kılmanı talep ediyorum. Bildiğin şeylerden hayırlı olanı Senden talep ediyorum. Bildiğin şerlerden Sana sığınıyorum. Bildiğin şeylerden dolayı Senden beni affetmeni niyaz ediyorum şüphesiz ki Sen gaypları en çok bilensin![7]
Add new comment