Geçenlerde bir tartışma programında, ismi bende mahfuz bir profesörün o an yayında olmayan bir şahsa karşı oldukça ağır ve sert ifadeler içeren sözlerini hayretle dinledim. Profesör, yayında olmayan muhatabına karşı “Ben sadece kendi alanımda değil, pek çok konuda uzmanım. Seni de bu konularda dizimin dibine oturtur, on sene okuturum!” tarzında sözlerle sahip olduğu ilmin büyüklüğünü anlatmaya çalışıyordu.
Bu konuşma maalesef ekranlarımızda görmeye alışık olduğumuz bir üslubu içeriyor. Ömürlerini kitaplara ve ilme verdiğini bildiğimiz insanların, karşılarındaki insanlarla “Sen bilmiyorsun, ben biliyorum!” dercesine, hatta bazen de direkt bu ifadeleri kullanmaktan çekinmeyerek yaptıkları tartışmalar, izleyenleri hayrete düşürmeliyken artık herkesin bu tarz konuşmalara alıştığı da acı bir gerçek olarak ortada duruyor. İzleyenleri cahillikle itham eden, karşısındakilere alenen“Gerçekten çok az şey biliyorsunuz” veya “Çok cahilsiniz” şeklinde aşağılayıcı sözler sarf eden zevatın bu sözlerini kimselerin yadırgamamasına hayret etmekten kendimi alamıyorum.
Sayın akademisyenlerin sahip olduğu ilme söyleyecek sözümüz yok, zaten haddimize de değil. Ancak kendileri bana, ilim yolunda ilerlerken riyaya ve kibre kapılmaktan Allah’a sığınmanın ne denli önemli olduğunu hatırlatıyorlar her seferinde.
Pek çok konuda araştırma yaptığını ve bu alanlardaki ilmî birikimini de bildiğim bir dostumla sohbet ederken okuduğu alanla ilgili olması hasebiyle biliyor olduğunu düşündüğüm bir konu hakkında söze “Biliyorsundur herhalde” diyerek başladım. Cümlemi bitirince “İlk bahsettiğin şeyi bilmiyorum ben, kısaca anlatır mısın?” dedi ve bunu bir kez değil pek çok kez, farklı muhabbetlerimizde yaşadık. Bu arkadaşım beni hem okudukları, bildikleriyle hayrete düşürüyordu, hem de bilmedikleriyle. Ancak asıl hayret ettiğim nokta “bilmiyorum” sözünü çok rahat kullanabilmesiydi.
Bu konu hakkında düşünürken insanların bilmemekten ne kadar korktuklarını ve bunu açıklamaktan ne kadar çekindiklerini fark ettim. Bu dostumun, bana bilmediği konularda tam bir dürüstlükle, korkmadan “bilmiyorum” diyebilmesi, etrafta “bilmiyorum” diyebilenlerin epey azaldığını fark etmeme sebep oldu. Herkesin sanki her konuda bilgisi olmalıymış, her konuda konuşabilmeliymiş gibi davranmasının ne kadar rahatsız edici olduğunu düşünmeye başladım. Gerçekten de bu durumun biraz ilim birikimi olan kimselerin kendilerini dev aynasında görmelerinin bir sonucu olduğunu fark ettim.
Allah’ın sonsuz ilmi karşısında nokta kadar bile etmeyen bir ilme güvenip böbürlenen ve bunu marifet sayan pek çok insan var etrafta. Bu, o kadar normal bir hale gelmiş ki artık insanlarda maalesef ilim sahibi kimselerin, örneğin özellikle bazı akademisyenlerin kibirli veya egoist olduklarına dair yaygın bir kanı oluşmuş durumda.
Yalnızca akademisyenlerde değil, biraz ilimle meşgul olan herkeste görülebilecek bir hastalık bu bana kalırsa. Etrafındakilerin bilmediği şeyleri öğrenen kişide her şeyi biliyor olduğunu sanma hastalığı ortaya çıkıyor. Keşke ilim öğrenmeye başlamadan önce eskilerin şu sözü herkesin kulağına küpe edilse: “Bilmiyorum demek ilmin yarısıdır!”
Add new comment