Dostlarının kaleminden Fethi Gemuhluoğlu

Rasim Özdenören: Fethi Ağabey


Çok renkli, çok yönlü bir kişilik sahibiydi. Sessiz, fakat derin ve etkili bir eylem adamıydı. Tanıdığı bir kimsenin, sonuna kadar peşini bırakmaz, ilgiyi kesmezdi. Bu, onun bir yanıyla vefa duygusu ile ilgiliyse bir yanıyla da sürdürdüğü eylemin ayrılmaz bir parçasıydı... Bir gönül adamıydı. Unutulmaz bir sohbet adamıydı. Onun sohbetlerinde, hem fikirlerle donanır hem bir ermiş adam hâlini yaşar hem dava bilincinizin keskinleştiğini hissedersiniz. Bir dervişti Fethi Ağabey, yaşadığı ruh hâli, hemen sohbet ettiği topluluğa sirayet ederdi. Sevdiklerini Allah rızası için ve yüzlerine karşı eleştirir, sarsardı.”

Nuri Pakdil: Bağlanma

O, insanların ortasında, kesiksiz bir sabırla, insanı araştırıyordu, irdeliyordu: Konusu hep insandı. Nesnelerden söz ederken bile doğayı sevdiğini söylerken bile amacı, hep insana biraz daha yakınlaşabilmekti, insan sıcaklığını biraz daha duyumsayabilmekti. (Bir bakıma, yeryüzüne, yalnızca bu görevle gelmiş gibiydi. Bu konumu, birden evrenselleştiriveriyordu O'nu...

Metin Eriş: Bir Erkek Sesin Kaybı Üzerine

Dünya hayatını sadece bir hizmet uğruna kabullenmiş, kendisi için mütevekkil, davası içinse celâlli bir ruh adamıydı Fethi ağabey. O; sayıları az olan ve gitgide de sayıları azalan dünyaya geliş sırrı, "gönlünü insanlara, bilhassa vatan için yetiştirilmek üzere kendisine başvuran gençlere açmak" veya varlığını bütün unsurlarıyla sunmak olan bir ermişti. O, sadece evet sadece vermek, milletinin, ülkesinin geleceği ile mükellef olacağına inandığı gençlere madde ve mânâsı ile vermek üzere yaşardı.

Mehmet Akif İnan: Bir İnsan

Vakit erişip dâvet gelince, varıp huzura yetti. İşbu misafirhanede bir er kişi olarak dolanırdı. Yarım asrı biraz aşan bu müddeti içinde, hep cihad eylemiştir. Binlerce mümin gencin önünde o durdu dağlar gibi; yol gösterdi, erzak taşıdı, savaş öğretti. Hepimizin kursağında ekmeği vardır, hepimizin içinde kök saldırdığı bir ışık ağacıvar. Kelamın en zarifini, edebin en kâmilini siyasetin en ferasetlisini, edebiyatın en muhtevalısını, onun aziz varlığında erimiş bulurduk.”

Ali Göçer: Fethi Gemuhluoğlu ve Bağlanma

Fethi Gemuhluoğlu, bir öncü kişiydi. Osmanlı’nın kuruluş aşamasında sınırda engelleri temizleyerek arkadan gelecek orduya yol açan akıncıların, kim bilir belki de yanlışlıkla XX. yüzyıla düşmüş bir örneğiydi. O, yok edilen bir uygarlığın yıkıntıları arasından ayağa kalkmış, yaralılara su yetiştirmek için çırpınan, bulabildiği ve canlılık emaresi gösteren ufacık bir insan sıcaklığına bile sıkıca sarılan, soğuyan bedenlere soluğunu üfleyerek hayat vermeye çalışan bir aziz kişiydi.

Ergun Göze: Fethi Ağabey’i Anmak

Gittikçe karanlıklaşan maddileşen asrımızda o; güzelin, iyinin doğrunun insan için, insanlık için takipçisi idi. Ve tabii kalbi baştan başa hicranla dolu idi… Dilimize, dinimize, tarihimize karşı işlenen her suç, önce onun kalbini yaralıyordu... Bütün Türkiye’de her kademeden ve her çevreden hayranları olan “Fethi Ağabey”in mesleği ne idi? Arapgir’in Gemhu köyüne dayanan bir Türkmen ailesinin çocuğu olan ve daima “İslâm milletindenim” diyen Fethi Ağabey’in asıl mesleğini ben söyleyeyim. O, insan mühendisi idi. Statiği, dinamiği ve bilhassa iç mimarisi ile şantiyesi, bir kahve masası, bir ziyafet odası ve son yıllarda başında bulunduğu vakıf idi. Kendisini de başında bulunduğu vakfa vakfetmişti. Anadolu kadar garip, Anadolu kadar zengin. Anadolu kadar verici. Anadolu kadar güzel. Anadolu kadar itilmiş bir içli ve zarif insan, bu vatanın, bu vatanın insanlarının dostu, hemderdi, âşık-şeydâsı idi.

Ahmet Aydın Bolak: Fethi İçin

Fethi Gemuhluoğlu, Türk nesilleri arasında gönül bağını sağlayan ve geçmişimizden aldığı coşkun iman ve sevgi duygularını geleceğe aktaran, aşılayan his ve iman ehlinden bir ehl-i beyt âşıkı idi. Yüce dağların doruklarından kaynayıp saf, berrak, pırıl pırıl ve çağlayarak ulaşan kaynak suları gibi heyecanı sükûnete ve enginliğe dönebilen erenlerdendi.. Çocukluğunu yaşadığı, anasını gömdüğü, “Göztepe”den kâinatı seyredebilecek kadar yaradılanı, Yaradan’dan ötürü severdi. Gülde kâinatı görebilirdi.

Cahit Atasoy: Fethi Gemuhluoğlu’nun Aklımıza Getirdikleri

Fethi Ağabey’in gönlünde vatanı yatıyordu. Bizim insanlarımız vardı. O geçmişimizin, bugünümüzün hâline yanıyor, yakılıyordu. Rumeli türkülerinin söylendiği bir konserde, “Biz bu türküleri söylemeye lâyık değiliz, utanmamız lâzım” diye haykırmıştı.

Tahir Kutsi Makal: “Türkü Seven Türk’ü Sever!” Derdi

Yiğitliğin, mertliğin, iyi yürekliliğin, samimiyetin kale duvarı gibi durduğu halk edebiyatını sever, ona önem verilmesini isterdi. Halk türkülerimizi, can alıcı-hayat verici bulurdu. Halk ozanının “Mezarımı yol üstüne kazsınlar/Yar geçerken belki bana can gelir” deyişindeki engin anlamı tespit ettiği yazısının bir yerinde şöyle diyordu: “Önce sevgiliye sonra onunla bir ve beraber kemâl hâlinde asıl sevgiye kavuşmadıkça gönlümüzün kavgası dinmeyecek, dur-durak bilmeyecektir.” Gönlün ve kafanın, duygunun ve düşüncesinin kavgası...

Abdullah Uçman: Bir Gönül Erinin Göçü

Tasavvuftan iktisada, siyasetten dışardaki Türklere, Türk tarih ve Türk kültüründen, memleketimizin enerji kaynaklarına kadar bilgi sahibiydi. Bu bilgiyi birçok tecrübelerden sonra edinmişti. Fethi Ağabey’in kendine has bir zarafet ve inceliği vardı. İslâm dininin estetik bir anlayışı da beraberinde getirdiğini adım başı tekrarlardı... Çocukları saydığı bizlerden çok şey bekliyordu. “Cebinizde kalan son lirayla simit alıp da karnınızı doyurmayın, gidin onunla bir film yahut bir tiyatro seyredin!” derdi. İlk tanıştığı birine ilk önce sorduğu soru: “Sen hiç âşık oldun mu?” sorusuydu. Onun bu klâsik sorusundaki aşk kavramı altında bambaşka bir aşk, İlâhi bir aşk vardı.

Hazırlayan: Hacer Yeğin
Makas dergisi, sayı 11

Kaynak: dunyabizim.com

Add new comment

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.