Hılfu'l Fudûl
Ficar savaşlarının sonrasında Mekke’de huzur ve asayiş kalmamıştı. Hac için ya da ticari amaçlarla şehre gelen yabancılara zulmediliyor, paraları ve eşyaları ellerinden zorla alınıyordu.
Yemen’den umre niyetiyle Mekke’ye gelen Zübeyd kabilesine mensup bir adam, yanında bulunan eşyaları Kureyş’in önde gelenlerinden Âs b. Vâil’e satmıştı. Fakat Âs aldığı eşyaların parasını ödemediği gibi, malları geri vermeyi de reddetti. Yemenli adam alacağının tahsil edilmesi ya da mallarının teslimi için pek çok kimseden yardım istediyse de umduğunu bulamadı. Âs b. Vâil Sehmoğulları kabilesinin lideriydi ve hiç kimse bu adamı karşısına almak istemiyordu.
Ertesi sabah Kureyş’in önde gelenleri Kâbe’nin çevresinde oturdukları sırada, Ebû Kubeys Dağı’nın tepesine çıkan Yemenli adam uğradığı zulmü anlatan bir şiir okuyarak insaf sahibi kimselerden yardım istedi. Adamcağızın gözyaşları içerisinde yalvarışı, Efendimiz aleyhisselam’ın amcası Zübeyr b. Abdülmuttalib’i harekete geçirdi. Zübeyr’in önderliğinde Haşim, Zühre, Esed, Haris ve Teymoğullarının temsilcileri, şehrin en zengin ve cömert kimselerinden Abdullah b. Cüd’an’ın evinde toplandılar. Toplantıya henüz yirmi yaşlarında bulunan Muhammed aleyhisselam da katılmıştı.
Toplantıya katılanlar, Mekke şehrinde yerli ya da yabancı hiç kimseye zulüm ve haksızlık edilmesine izin vermeyeceklerine; zalime karşı daima mazlumun yanında yer alacaklarına; denizlerde bir kılı ıslatacak kadar su bulunduğu, Hira ve Sebir dağları yerinde durduğu müddetçe bu yeminlerine bağlı kalacaklarına dair söz verdiler.[1]
Hılfu’l-Fudûl (erdemli insanların yemini) adı verilen bu hareket ilk iş olarak Âs b. Vâil’in zulmüne son vererek Yemenli adama hakkını teslim etti.
Hasam kabilesinden bir adam kızıyla birlikte hac için Mekke’ye gelmişti. Kureyş’in ileri gelenlerinden Nübeyh b. Haccac adamın kızını zorla elinden alarak kendi evine götürdü. Adam Hılfu’l-Fudûl’e başvurarak yardım istedi. Teşkilat üyeleri kılıçlarını sıyırarak Nübeyh’in evini muhasara edince Nübeyh, kızı babasına teslim etmek zorunda kaldı.[2]
Efendimiz aleyhisselam daha sonraları, nübüvvetten önce katıldığı bu toplantıdan övgüyle söz ederek şöyle buyurur: “Abdullah b. Cüd’an’ın evinde öyle bir toplantıya katıldım ki bu toplantıya katılmak benim için kızıl develere sahip olmaktan daha hayırlıdır. İslam devrinde bile böyle bir antlaşmaya çağrılsam yine katılırım.”[6]
Allah Resûlü’nün zulüm ve haksızlık içeren Ficar Savaşlarına katılmayıp, mazlumlara yardım amacıyla yapılan faaliyetlere öncülük etmesi, O’nun gençlik yılarında ne kadar yüce bir kişiliğe sahip olduğunu göstermektedir.
Efendimiz aleyhisselam’ın Hılfu’l-Fudûl teşkilatına katılması, O’nun halkın arasında bulunduğunu, insanların sorunlarıyla ilgilendiğini, çevresinde cereyan eden hadiselere sorumluluk bilinci içerisinde aktif olarak müdahale ettiğini gösterir. Peygamberimizi rehber edinen bir Müslüman, çevresine karşı duyarlı olmalı, hayırlı ve güzel işleri destekleyen, kötülüklere engel olmaya çalışan çağdaş Hılfu’l-Fudûl faaliyetlerinin içerisinde yer almalıdır.
Hılfu’l-Fudûl hareketinin içinde yer alan kimselerin müşrik olması hiçbir şeyi değiştirmez. Hayırlı bir amaç taşıyan tüm hareketler mübarektir ve Müslümanlar bu faaliyetlerin içinde olmalıdır. Efendimiz’in risaletinden sonra dahi bu toplantıyı övmesi ve o gün bile çağrılsa katılacağını belirtmesi Müslümanların kim tarafından organize edilirse edilsin mazlumlara destek, zalimlere engel olmalarının ve bu çalışmalar içinde aktif görevler almalarının lüzumunu ortaya koyar.
Hılfu’l- Fudûl’u oluşturan kimselerin sadece toplantı yapmakla kalmayıp, aldıkları kararları eyleme dönüştürmelerinin, laf değil iş üretmelerinin ayrı bir kıymeti vardır. Günümüzde insanlar pek çok isim altında çok çeşitli toplantılar yapmakta, sayısız yapı ve kurum oluşmakta fakat bunların önemli bir kısmı hiçbir eylem ortaya koyamamaktadır. Müslüman vakit geçirmek ya da kendini bir şeylerle meşgul ederek çalışıyor gözükmek yerine hayırlı hizmetler yapmalı, büyük sözler etmek yerine küçük de olsa kalıcı iyilikler ortaya çıkarabilmenin gayreti içinde olmalıdır.