Cahiliye toplumu, günümüzün lâkaydî çağdaş toplumları gibiydi. O toplumda İslâm garibsenmiş, Müslümanlar çağdışı ilan edilmiş, öz yurtlarında, aile ocaklarında gurbet hayatına mahkum edilmişlerdi.
Müslüman, herkesi ve her şeyi sevemez. Onun sevdikleri olabileceği gibi sevmedikleri, buğzettikleri, kin besledikleri de olacaktır. Bu da bir önceki kadar tabiî ve gereklidir. Zira sevgi ne kadar tatlı ve sıcak, buğz ve kin ne kadar sert ve soğuk görülürse görülsün, “Allah için” oldukları zaman aralarında hiçbir fark kalmaz
Efendimiz (s.a.s), Mekke’de İslam’a açıktan davete başladığı andan itibaren eşraf takımı, soylular, etkili zümreler, İslam mesajının kendi çıkarlarını yok etmeye yönelik bir içerik taşıdığını fark ettiklerinden ilk olarak o mesajı sihir ve büyü şeklinde nitelendirmeye başladılar.
Fârûkiyyete sahip olmak, bize yaşam ve sürekliliğin hakkın, geri çekilmek ve yokolup gitmenin ise bâtılın karakteri olduğunu gösterecektir. Hz. Ömer (r.a) bu vasfın nümûnesi olarak bizlere göstermiştir ki ilk bakışta batıl sapasağlam ve güçlü gözükse de aslında fârûkıyyet ile karşılaşınca çabucak sönüverir.
Hicret’in sekizinci yılı Ramazan ayının başında İslam ordusu Medine’den hareket etti. Ordu sürekli zikzaklar çiziyor, mücahitler hala nereye gidildiğini tam olarak bilmiyorlardı. Bu gizliliğin sebebi Mekke’yi hazırlıksız yakalamak ve şehri savaşmadan, kan dökmeden ele geçirmekti.
Gözlerinden akan yaşlar, sevinç gözyaşlarına dönüştü. Sevgili Peygamberimizin (sas) yanına gelerek gönlündeki derin muhabbet ve hasreti dile getirdi: “Sen sağ olduktan sonra hiçbir musibetin önemi yoktur!”
Sevgi yalnızca kelimelerle ifade edilen kuru bir duygu yığını olamaz. İnsan sevdiği için yaşar, endişelenir ve her türlü fedakarlığı göze alır. Sevgi emek ve gayret ile ispat edilir. Babasının imanı için yalvaran Hz. İbrahim, amcasının kurtuluşu için çabalayan Muhammed aleyhisselam.....
kıyametin kopacağı tarihi ne Cebrail ne de Peygamber Efendimiz bilmektedir. Öyleyse kıyametle ilgili verilen tarihlerin ciddiye alınması ve müslümanların bunlarla zaman harcaması doğru olamaz. Önemli olan kıyametin ne zaman kopacağı değil, insanın kendisini ahirete nasıl hazırladığıdır.
Ebû Bekir vefat etti. İnsanlar Bilal-i Habeşî’ye sordular. “Sen mi daha üstünsün yoksa Ebû Bekir mi?” Bilal önce çok şaşırdı sonra o muhteşem cevabı verdi:
“Ben Ebû Bekir’in iyiliklerinden yalnızca birisiyim.”