Ramazan, bazı kararlar almaya ve onları yılın bütün ayları boyunca sabırla ve istikrarla uygulamaya vesile kılınırsa, ihya edilmiş olur. Ramazanda kazanmaya çalıştığımız alışkanlıkları ramazan dışında da sürdürdüğümüzde, gelecek ramazanımız daha dolu ve güzel geçecek demektir.
İftar-sahur programları, teravih namazları, hatimler, misafirlikler, ziyaretler… Ramazan, hepimiz için aşağı-yukarı tüm bunların bir ay içine sıkıştığı, yılın belki de en yoğun tempolu ve telaşlı dönemi. Günlük işlerimizle ibadetleri dengeleme kaygısı, vaktimizi nasıl daha verimli geçiririz düşüncesi, hızla akıp giden zamana yetişme endişesi ve daha birçok şey. Ramazan, bütün bunların hepsinin toplamı ve hepsinden geriye, kalbimize kalan şey.
Her ramazan yaklaştığında, aynı soru kalbimizi ürpertir: “Acaba bu sene ramazanı hakkıyla değerlendirebilecek miyim?” Ramazanı hakkıyla değerlendirmek derken kastettiklerimiz de şunlardır: Yeme-içme tempomuzu sünnete ve fıtrata uygun hale getirmek, uykularımızı düzenlemek, vaktimizi daha dolu ve manevî farkındalıkla geçirmek, Kur’ân hatmini başlayıp bitirmek, Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimizin sünnetlerini hayatımıza tatbik etmek, boş şeylerden ve lüzumsuz işlerden sakınmak, kısacası içiyle-dışıyla duru bir mü’min olmaya başlamak…
Ancak, gözden kaçırdığımız bir husus var: Ramazan, elindeki sihirli değnekle kafamıza vurup bizi bambaşka insanlar haline getiren bir sihirbaz değildir. Ramazan, bize amellerimiz ve gayretlerimiz ölçüsünce muamele eder. Ve ramazan dışında nasılsak ve gayretimiz ne yöndeyse, ramazanın içine de onlar yansır. Yılın 11 ayını sıradan, renksiz, şuursuz, bulanık ve tembelce geçirip, ramazanda “aniden” yepyeni bir karakter kazanmak mümkün değildir. Ramazan, bizde var olanı çoğaltacak ve istikamette kalmamız için bize yardımcı olacak bir bereket mevsimidir. Bizde bir şey yoksa ve olması için de çabalamıyorsak, “ramazanın uhrevî havası”ndan nasibimiz de fazla olmayacaktır. İçimize doğan minik hisler ve güzelliklerse, ramazanın bitişiyle birlikte uçup gidecek, bizde karaktere ve şuura dönüşmeyecektir.
O halde, “ramazanı nasıl ihya edelim?” sorusuna cevabın başlangıcı, şurası olsa gerektir: Ramazan, bazı kararlar almaya ve onları yılın bütün ayları boyunca sabırla ve istikrarla uygulamaya vesile kılınırsa, ihya edilmiş olur. Ramazanda kazanmaya çalıştığımız alışkanlıkları ramazan dışında da sürdürdüğümüzde, gelecek ramazanımız daha dolu ve güzel geçecek demektir. Ramazan dışındaki doluluk, ramazanın bereketiyle ramazan içinde manevî fütuhâtın kapısını açacak, bizi gerçek anlamda ihya edecektir. Ve bir ömür de bu şuurla yaşanmaya çalışıldığında, insan için dünyada huzur ve ahirette de cennet ödül olacaktır.
Madem, ramazanda bazı kararlar almaktan ve yıl boyunca (hatta ömür boyunca) bunları titizlikle uygulamaktan söz ettik, o zaman, bu kararlara çeşitli örnekler de verelim beraberce. Mesela, bu ramazan:
1- İftar sofralarından doymadan kalkmaya çalışalım
Bu, sadece ramazana has bir durum değildir malum. Efendimizin sünneti ve tavsiyeleri de tamamen bu yöndedir. İnsanoğlunun doldurduğu en kötü kabın midesi olduğunu da yine O’nun meşhur sözünden anlıyoruz. O halde, ramazanda edindiğimiz bu alışkanlığı, yılın diğer zamanlarına da yayalım ve ramazanın bize kazandırdığı birinci şuur bu olsun.
2- Mutlaka bir hatim tamamlayalım
Ramazan bittikten sonra da Kur’ân’ımızı elden düşürmeyelim. Gündüz 10 sayfa (en fazla 20 dakika sürecektir) gece de 10 sayfa Kur’ân okumayı alışkanlık haline getirelim. Böylece, ramazan geldiğinde, zaten hatim indiriyor olalım. Böylece, “Of, bu sene de başladığım hatmi bitiremedim. Ama inşallah gelecek ramazana hatim yapacağım!” türünden züğürt tesellilerinden de kurtulalım. Hatim yapmak, neden ramazana özel bir iş olsun? Hatimleri bütün yıla yayalım, ramazanda daha da fazla okuyalım. En güzeli bu değil mi?
3- Nafile oruçlara alışalım
Özellikle sıcak geçen mevsimlerin uzun oruçlarının birçok insana zor ve ağır gelmesinin en büyük nedeni, vücutlarımızın ramazan dışında oruç görmemesidir. Oysa insan ramazan dışında da nafile oruçlara (mesela pazartesi-Perşembe oruçlarına) kendisini alıştırabilse, ramazandaki bir aylık aralıksız oruç temposu onu ne yoracak ne de zorlayacaktır. O halde, ramazandaki oruç temposunu, nafileler biçimde bütün yıla yaymak ve dağıtmak, ramazanın bize kazandıracağı en güzel pratiklerden biri olacaktır.
4- Her gün 15 dakikamızı okumaya ayıralım
Kitap okuyamamaktan şikâyet eden insanların neredeyse hepsinin, hayattan şöyle bir beklentisi vardır: Okumak için uygun çevre şartları oluşacak, kendilerini hiç kimse rahatsız etmeyecek, deliksiz üç saatleri olacak, sessizlik ve huzur ortamı sağlanacak vs. Günümüzün şartlarında, tüm bunların bir araya geldiği bir “okuma atmosferi” maalesef oldukça nadirdir. O zaman ne yapacağız? Dış şartların oluşmasını beklemeden, her gün 15 dakikamızı okumaya ayıracağız. Ramazanda başladığımız bu güzelliği, hep sürdüreceğiz. Bu sürenin çok az olduğunu düşünmeyin, çünkü istikrar, bereketin ilk şartıdır.
5- Uykumuzu, altı saatle sınırlayalım
Ciddi bir sağlık sorunu bulunmayan bir Müslüman, gününü planlarken, uykuya ayıracağı vakti de dengeli bir şekilde hesaplar. 24 saatin 8-9 saatini uykuyla geçirerek başarılı, şuurlu ve dolu olabilmek mümkün değildir. Elbette bedenimizin ve sağlığımızın da hakkını vereceğiz, ama “Sekiz saatin altında uyursam kendimi iyi hissetmiyorum” türünden -çoğu psikolojik- mazeretlerden de artık yakamızı kurtaracağız. Kaliteli uyunmuş altı saatlik bir uyku, Müslümana yeter. Hatta bunun dört saatini gece, iki saatini de gündüz uyuyabilsek ve bu tempoyu tutturabilsek, en ideal kıvam. Ramazan, uykumuzu kontrol altına almak için ideal bir fırsattır.
6- İnfakı arttıralım
Sevabı ve ecri bol olduğundan, zekâtlarımızı ramazanda vermek gibi bir alışkanlığımız var. Bu elbette güzel bir haslet. Ancak, birçok zenginin infak etmek için ramazanı beklemesi gibi bir durum da ortaya çıkıyor. Oysa, yılın 11 ayında da infak bekleyen muhtaçlar var ve bizim onları gözetmek sorumluluğumuz bulunuyor. Ramazanın bize kazandıracağı bir güzellik de, infak şuurunu bütün bir yıla ve bütün ömre yaymak olmalı. Belki bu sayede Kur’ân’da “mallarını gece-gündüz, gizli-açık infak edenler” sırrına erebiliriz.
Elbette bu maddelere çok daha başkaları da eklenebilir. Başlangıç kabilinden, bu hatırlatmaları böylece yapmış olalım. Okuyanların zihnine, ramazanın bereketiyle, fazlasının da düşeceğini ümit ederek. Hayırlı ve bereketli ramazanlar.
Yeni yorum ekle