Hz. Musa'nın Işığa Yürüyüşü

"İnanan bir topluma anlatman için sana Musa ve

Firavun ‘un gerçek haberini okuyacağız." (Kasas 28/3)

 

Hz. Musa yıllar sonra ailesiyle birlikte Mısır'a dönüyordu. Yolu Sina Çölü'nden geçiyordu. Hava soğuk ve karanlıktı. Bu gece yürüyüşü onları Tur Dağı'nın sağına düşen batı tarafına ulaştırmıştı. Isınmak ve aydınlanmak için ateş yakmaya imkân bulamayan Hz. Musa, ailesine yardım edebilmek için etrafı kolaçan ediyordu. Birden ailesine döndü: "Durunuz! Ben bir ateş gördüm size bir haber yahut tutuşmuş bir odun getiririm de ısınabilirsiniz." (Kasas 28/29; Neml 27/7) "Ya da ateşin yanında bir yol gösteren bulurum" dedi. (Taha 20/10)Hz. Musa bir umutla ışığa doğru koştu ve ulaştı. (Kasas 28/30)

Vadinin sağındaki ağaca doğru yöneldiğinde ışıkla beraber bir ses işitti. Durdu, kulak verdi ve dinledi. Ağaçta bir ışık ve ses vardı. İrkilmiş ve korkmuştu. Durum hiç de sıradan değildi. Hz. Musa, karanlık bir gecede aydınlıklar aydınlığına ulaşmıştı. Işığı gördü ve bütün hücrelerine kadar onu hissetti. Ses de kulaklarında çınlıyordu. Rabbi Hz.Musa’ya hitap etti: "Ey Musa! Ayakkabılarını çıkar. Sen kutsal vadi Tuva'dasın. Ben Allah'ım.” Hz. Musa dehşet içinde kalmıştı. Rabbi ona doğrudan seslenmiş "Ben Allah'ım" diyordu. "Ben âlemlerin Rabbi Allah'ım." "Ey Musa! Hakikat şu ki; Ben, güçlü ve hakîm olan Allah'ım" (Kasas 28/30; Neml 27/9) Ayağındakileri çıkar. Çünkü sen kutsal vadi Tuva'dasın. Ateşin yanında olan ve çevresinde bulunanlar mübarek kılınmıştır. (Taha 20/11-12; Neml 27/8; Naziat 79/16)

Böylece Rabbi Hz. Musa ile Tur dağında konuşuyordu: "Biz ona Tur Dağı'nın sağ tarafından seslendik ve Bizimle özel konuşması için onu yaklaştırdık" (Meryem 19/52) Sina Dağında yanan ateş, insanlığı aydınlatacak büyük bir gerçeğin ta kendisiydi.


"BEN SENİ SEÇTİM"

" Musa 'nın haberi sana geldi mi?" (Taha 20/9)

"Size bir haber getiririm" diyen Hz. Musa, ailesine ve insanlığa büyük bir hakikatin haberini getiriyordu. Ateş getiririm ifadesiyle insanlığı aydınlatacak bir davayı, bir yol sorarım derken, cennetin yollarını muştuluyordu. Firavunlar dünya kentlerini karanlığa boğarken, Sina'nın mukaddes Tuva'sından Hz. Musa insanlığa kaybolan ışığı getiriyordu. Çünkü Rabbi ona: "Ey Musa! Ben seni seçtim. Artık vahyolunanı iyi dinle!” diyordu. (Taha 20/13)

 Şüphesiz Ben Allah'ım, Benden başka ilah yoktur. Bana kulluk et! Beni anmak için namaz kıl. Herkes işlediğinin karşılığını görsün diye zamanını gizli tuttuğum kıyamet mutlaka gelecektir. Bana inanmayan ve hevâsına uyan kimse, seni ondan alıkoymasın. Yoksa helak olursun. (Taha 20/13-16; Meryem 19/51; Enam 6/154 )

Allahu Teâlâ, doğumundan beri Hz. Musa'yı korumuş, himaye etmiş ve barındırmıştı. Bütün bunların bir sebebi vardı. İlahi terbiye Hz. Musa'yı şu hakikate hazırlıyordu. "Kendim için seni peygamber seçtim" (Taha 20/41) Medyen'e hicretle olgunlaşan Hz. Musa (as) Tuva'da bizzat Allah'ın ona hitap etmesi ile peygamber seçiliyordu.

Hz. Musa  (a.s) bu risaletle Firavunun zulüm diyarında adaletle hükmedecek, insanlığı küfür bataklığından aydınlık yarınlara taşıyacaktı. Hz. Musa'ya insanların inanması lazımdı. Zira Mısır’da, kurnaz olduğu kadar zorba ve azgın bir Firavun vardı. Allah Hz. Musa'yı seçtiği gibi donatıyordu. "Ben Allah'ım" buyuran Rabbimiz Hz. Musa'nın heyecanını bitirmek için: "Ey Musa! Sağ elindeki nedir?" (Taha 20/17) buyurdu.


"ELİNDEKİ MUCİZE"

Allah, Peygamberimize: "Ey örtüsüne bürünen"(Müddessir 79/1)  diye hitap ettiği gibi Hz. Musa'yı girdiği o heyecan atmosferinden çıkarmak için elindekini ona soruyordu. Hz. Musa aleyhisselam Rabbine böylece cevap verme imkanı buldu: "O benim değneğimdir.(asamdır) Ben ona dayanırım. Onunla hayvanlarıma yaprak silkerim. Ondan daha birçok işlerde de faydalanırım." (Taha 20/18)

Âlemlerin Rabbi Allah, Hz. Musa'nın asasını yere bırakmasını emir buyurdu. "Ey Musa! Bırak onu!" dedi. Musa onu atınca bir de ne görsün, hareket eden bir yılan oluvermiş."( Taha 20/19-20) Musa arkasına dönüp kaçtı. Bir daha geriye bakmadı. (Neml 27/10; Kasas 28/31)

Hz. Musa korkmuş ve kaçmıştı. Çünkü yıllarca elinde tuttuğu asası bir anda ejderha olmuştu. Hz. Musa bu yüce kudretten korkmuş, hiç beklemediği bir mucize ile karşılaşmıştı. Elindeki asasını yılan yapabilen güç ve kudret neler yapmazdı ki. Korkup kaçan Musa'ya Rabbi şöyle nida etti: "Ey Musa! Dön, gel, korkma! Şüphesiz sen emniyette olanlardansın! Onu al, Biz onu yine eski haline çevireceğiz." (Kasas 28/31; Taha 20/21)

Allah Teâlâ, eşya üzerindeki kudretini Musa aleyhisselam’a göstermişti. O da yüce kudretin neler yapmaya muktedir olduğunu anlamıştı. Vahiy tekrar Hz. Musa'ya yöneldi. "Ey Musa! Korkma. Benim katımda peygamberler korkmaz."(Neml 27/10) Böylece Hz. Musa sükûna kavuştu. Allah sonsuz kudretini asada göstererek bir mucize gerçekleştirdi. Yüce Rabbi, Musa'yı sanki kudretinin görkemine hazırlıyordu. Asa'da gerçekleşen mucize bu sefer o asayı tutan elde gerçekleşiyordu: " Elini cebine sok. Hastalıksız olarak bembeyaz çıkaracaksın." (Neml 27/12; Taha 20/22; Kasas 28/32)

Allah’ın eşyada gerçekleşen yüce kudreti bu defa Hz. Musa (as)'ın bedeninde kendini gösteriyordu.

Hz. Musa aleyhisselam neredeyse kendinden geçmişti. Asası yılan oluyor, eli bembeyaz kesiliyordu. Her şey "Ben Allah'ım" diyen yüce kudrete boyun eğiyordu. Zira o âlemlerin Rabbi olduğunu mucizelerle kulu Hz. Musa 'ya gösteriyordu. Tıpkı sevgili peygamberimize miraç'ta gösterilen mucizelerle kalbi pekiştirildiği gibi, peygamberlerin atası İbrahim'in ölüleri nasıl diriltiyorsun "Ya Rabbi" dediğinde gerçekleşen mucize gibi mucizelerle Hz. Musa'nın korkusu gideriliyor: (Ey Musa!) "Ellerini koltuklarının altına koy. Sendeki korku gidecektir." (Kasas 28/32) buyruluyordu.

Hz. Musa ilahi emre uyarak ellerini koltuk altlarına koyunca elleri eski haline dönmüş, korkusu da gitmişti. Bu Kutsal Tuva'da ışığın olduğu yerde ona nida edilmiş, peygamberlik verilmiş, iki mucize ile de desteklenmişti. İlahi lütuflar ona sağanak gibi yağıyordu. Allah ışığa koşan Hz. Musa ile aracısız konuşmuş, vahyini melek olmaksızın iletmişti. Allah'la konuşmasından dolayı da Hz. Musa'ya "Kelîmullah" sıfatı verilmişti. (Meryem 19/52; Nisa 4/163; Araf 7/143)

Hz. Musa'ya başka mucizeler de verilecekti. Kur'an'da dokuz tane mucize verdik (İsra 17/101) buyrularak Hz. Musa'nın (a.s) davetine insanların inanması ve zulümden vazgeçmeleri istenmiştir. Firavun ve kavmine gösterilenlerin yanında Beni İsrail'e gösterilen mucizeler de vardır.


KARDEŞİNE DUA EDİYOR

Allah Teâlâ Hz. Musa'yı bu iki mucize ile birlikte Firavun ve erkânına gönderdi: "Bu ikisi Firavun ve kavmi için Rabbi’nin iki delilidir. Doğrusu onlar yoldan çıkmış bir millettir. (Kasas 28/32) Hz. Musa aleyhisselam’a verilen mucizelerin hedefi belli olmuştu. Gizlene gizlene çıktığı Mısır'ın azgın zorbasına ve onun adamlarına gönderiliyordu. Hz. Musa Rabbine karşı içindekileri açıkça ortaya koydu: "-Rabbim! Doğrusu ben onlardan bir cana kıydım. Beni öldürmelerinden korkarım.” (Kasas 28/33) Allah, Musa aleyhisselamı kendisi için peygamber seçtiğini beyan buyurmuş, Hz. Musa da bu zorlu davada kendisine yardımcı olacak, bileğiyle kendisini güçlendirecek, tebliğini en güzel bir üslup ile sürdürecek kardeşi Harun'un peygamber seçilmesini kendisini peygamber seçenden istiyordu. “Rabbim! Doğrusu beni yalanlamalarından korkuyorum. Göğsüm daralıyor, dilim dönmüyor. Onun için Harun'a da elçilik (peygamberlik) ver. Zira onların bana isnad ettikleri bir suç da vardır. Beni öldürmelerinden korkuyorum." Rabbim göğsümü genişlet! İşimi kolaylaştır. Dilimdeki düğümü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u da bana vezir yap. Beni onunla destekle! Peygamberlik işinde onu bana ortak kıl ki Seni daha çok analım ve çokça tesbih edelim. Şüphesiz Sen bizi daima görmektesin.” (Şuara 26/12-14; Taha 20/25- 35)

 Musa aleyhisselam kardeşi Harun için yaptığı bu duaya bir gerekçe sunma ihtiyacı hissediyor ve Rabbine şöyle bir açıklamada bulunuyordu: "Kardeşim Harun'un dili benimkinden daha düzgündür. Onu beni destekleyen bir yardımcı olarak benimle gönder. Çünkü beni yalanlamalarından korkarım.” (Kasas 28/34) Allah, Hz. Musa'nın bu duasını kabul etmiş ve:" Ey Musa! İstediğin sana verildi." (Taha 20/36) buyurmuştur. Dualar makul olduktan sonra asla reddolunmaz, makbul olur.

.

HARUN PEYGAMBER OLARAK GÖREVLENDİRİLİYOR

Allah Teâlâ, kardeşine böylesi güzel duada bulunan Hz. Musa'nın duasını kabul etmiş, Hz. Harun'u da peygamber olarak görevlendirmiştir. Güzel işler için yanına dost edinmek ne güzeldir. Bu nedenle Musa aleyhisselam peygamberliğinin yanında kardeşinin de peygamber olmasını Rabbinden istedi. Bu isteği ona verildi. Musa aleyhisselam tarihte en hayırlı kardeş olarak anılacaktır. İki kerim kardeşe Rabbimiz şöyle hitap eder: "Sen ve kardeşin mucizelerimle gidin. Mesajımı tebliğde gevşeklik göstermeyin." (Taha 20/42) Allahu Teâlâ’nın Musa aleyhisselama merhameti çoktu. Onun dualarını hiç geri çevirmedi. Onu kendi himayesinde barındırdı. Gözetip korudu. Harun'la ilgili duasının sonunda: "Ona rahmetimizden kardeşi Harun'u bir peygamber olarak verdik." (Meryem 19/53) buyurdu.


TEBLİĞİN YAPILMASI KADAR ANLAŞILMASI DA ÖNEMLİDİR

Hz. Musa aleyhisselam davetinde başarılı olmak istiyordu. Bunun için Hz. Harun'u kendisine yardımcı istemişti. O kendisinden daha sakin ve düzgün konuşuyordu. Tebliğin yapılması ne kadar önemliyse onun anlaşılması da o kadar önemlidir. Bir de bir kişinin bir fikri veya düşünceyi dillendirilmesi ile iki veya daha çok kişinin bunu ifade etmesi farklıdır. Yalanlanmak bir kişide hayal kırıklığı oluşturabilir. Ama iki veya daha fazla kişide mücadele azmini artırır. Kişi sayısı arttıkça yalanlanmak ortadan kalkar. Bunun için hak ehlinin hakkı ve hakikati diğerlerinden daha fazla terennüm etmeleri ve en güzel bir usul ve üslup içinde açıklamaları gerekir.

 

FİRAVUN'A GİDİN

Hz. Musa özellikle Rabbinden kendi kalbine ferahlık vermesini, işini kolaylaştırmasını, dilindeki kekemeliğin giderilmesini istedi. Sözüm anlaşılsın diye bütün bunları bana ver. Harun ile de beni destekle, diyerek dua etti. Rabbi de ona isteklerini verdi. (Taha 20/38) ve şu uyarıda bulundu: "Sen ve kardeşin mucizelerim ile gidin. Mesajımı tebliğ etmekte gevşeklik göstermeyin." (Taha 20/42) Ona gidiniz ve şöyle deyiniz: "Biz senin Rabbinin elçileriyiz" (Taha 20/47) Kendisini 'en yüce Rab' ilan neden Firavun’a bir kul olduğu hatırlatılıyor ve bir hakikat Firavun‘un yüzüne vuruluyordu. "Biz senin Rabbi’nin elçileriyiz"

Bu zalim Firavun'u Hz. Musa ve Harun aleyhisselam Rabblerine şöyle şikâyet ediyorlardı: "Ey Rabbimiz onun bize son derece kötü davranmasından ve zulmetmesinden korkuyoruz." (Taha 20/45)

.

FİRAVUN

Kıptilerin önderi ve Mısır'ın kralı olan Firavunlar, bir hanedan sülalesi olarak Mısır'ın yönetimini ele geçirmiş, zalimce ve despotça yönetiyorlardı. Hz. Musa (as)’ı sarayında çocukken barındıran Firavunla, tebliğde bulunduğu Firavun aynı Firavundu. Onun vasıflarını Yüce Kur'an’ın ayetleri bize şu şekilde açıklar:

Bozguncuydu. (Kasas 28/4),

Günahkâr, büyüklük taslayan, müstekbir birisiydi. (Yusuf 10/75),

O bir azgındı. (Taha 20/43),

Zalimdi. (Kasas 28/38),

 Ve işkencecinin biriydi. (Taha 20/47),

Tanrılık iddiasında bulunan bir sapıktı. (Naziat 79/24),

Kendisini büyüklük duygusuna kaptırmış, halkı gruplara ayırmış fesatçının biriydi. (Kasas 28/4),

Ölçü ve had tanımayan, aşırı birisiydi. (Taha 20/24)

Toplumunu saptıran ve doğru yolu göstermeyip (Taha 20/79), insanları yanlış ve yalanlara inandıran bir kâfirdi.

Allah, böylesi şaşırmış, yoldan çıkmış, söz dinlemez, kibirli, zalim ve haddini bilmez Firavun'a gidilmesini Peygamberlerinden istiyordu.

 

Yazar: 

Yeni yorum ekle

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.