Ashâb-ı Kiramdan Süveyd b. Yezid el- Ezdi radıyallahu anh anlatıyor:
“Biz kavmimizden yedi arkadaş, Resûlullah’a elçi olarak gittik. Huzuruna çıkıp kendisiyle konuştuğumuzda sükûn ve vakarımızı, halimizi beğenerek: ‘Siz Müslüman mısınız?’ diye sordu. Biz de Müslüman olduğumuzu söyledik. Efendimiz: ‘Her sözün bir hakikati vardır. Sizin sözlerinizin, imanınızın hakikati nedir? anlatın.’ dedi. Biz şöyle cevap verdik:
- Bizim on beş özelliğimiz var. Bunlardan beş tanesi, Senin İslâm’a davet eden elçilerinin bizden inanmamızı istediği, beş tanesi yine elçilerinin bizden yapmamızı emrettiği şeylerdir. Geri kalan beş özellik ise bizim cahiliyye devrinde huy edindiğimiz şeylerdir. Eğer Sen bunları hoş karşılamaz isen biz bunları terk ederiz.
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: ‘Elçilerimin size emrettiği şeyler nelerdir?’ Biz kendisine, imanın ve İslâm’ın esaslarını saydık. Bunun üzerine Resûlullah aleyhisselam tekrar sordu: ‘Cahiliyye devrinde huy edindiğiniz beş şey nelerdir?’
- Genişlik zamanında şükretmek, başımıza gelen musibetlere sabretmek, kazaya rıza göstermek. Düşmanla karşılaştığımızda sebat etmek ve düşmanımızın başına gelen felakete sevinmemektir, dedik.
Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu: “Bilgeler ve bilginler, anlayış ve ilimleri sebebiyle neredeyse peygamber olacaklarmış. Eğer siz gerçekten dediğiniz gibiyseniz size beş haslet daha söyleyeyim, yirmi özelliğiniz olsun: Yemeyeceğinizi biriktirmeyin. Oturmayacağınız binalar yapmayın. Yarın ayrı kalacağınız şeyler için birbirinizle rekabet etmeyin. Kendisine döneceğiniz ve amellerinizi arz edeceğiniz Allah’a karşı gelmekten sakının. Varacağınız ve ebediyen kalacağınız şeye, cennete rağbet edin.”[1]
[1] Zürkani, Şerhu’l-Mevahib, IV, 63; Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliya, IX, 279.
Yeni yorum ekle