Yeni yorum ekle

Su Kasidesi Şerhi – IV

(Ey Muhammed!) De ki: “Ey İnsanlar! Şüphesiz ben, yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah’ın hepinize gönderdiği peygamberiyim. O’ndan başka ilah yoktur. O, diriltir ve öldürür. O hâlde Allah’a ve O’nun sözlerine inanan Resûlü’ne, o ümmî peygambere, iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız.”

(A’râf, 7/158)

 

Sen rahmetsen yeşerecek yürekler, şüphe yok… Güzel fıtratın; beşerin yüzünü, gözünü, yüreğini aydınlatacak. Sen’in yolun yolların en doğrusu, tıynetin yaratılmışların en temizi… Dualarla iman tohumlarını serperken yıldızlar kıskandı Sen’in kadar parlayamadıklarından… Öyle bir ateşsin ki gönülleri yakan, ateşinle şirk odunu küle çevirdin. Ve Sen… En şefkatli hâlinle merhamete muhtaç olana el uzattın…

Hayret etti, hayran kaldı, fenafillâha ulaştı ümmetin. Suskunluğunla konuştun Sen… Acı sular tatlandı Sen’inle… Ay ikiye ayrılıp Peygamberliğine şehadet etti… Bütün tabiat Sen’inle hâlleşti, can buldu, dağ taş dile geldi. Güneş Senin için geri döndü erken vaktine, görmeyen gözler gördü, fidanlar erkenden meyveye durdu ve yine Yaradan’ın izniyle rahmet üstüne rahmet oldun.

Rabbinden razı, Sana ümmet olanlar. Rableri de razı olsun Sen’in ardından gelenlerden, yoluna toprak olup suyuna akanlardan… Özünü Sen’de görüp özünden kopmayanlara, canını Sevgilisine feda edenlere, yaşayan canlara, yaşarken ölmeyi göze alanlara… Selâm olsun!

Sen’in için Sana, canlar fedâ olsun…

***

Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
İktidâ kılmış tarîk-ı Ahmed-i Muhtâre su

Su, Hz. Muhammed(sas)’in yoluna uymakla temiz yaradılışını bütün dünyaya açıkça göstermiştir.

Şairin, Peygamber Efendimizi övmeye başlayacağı asıl bölüm olan methiyeye geçmeden önce yazdığı girizgâh (giriş) beytidir bu beyit. Ahmed-i Muhtâr’dır O. Yani insanlar arasından seçilmiş, övgüye lâyık olandır.

Hz. Muhammed(sas)’in yolu Kur’ân ve iman yoludur. Bu yola giren ve O’na uyan mümin ile su arasında ilgi kurulur. İslâmiyet’te “Temizlik imandan gelir.” ifadesiyle suya büyük bir önem atfedilmiştir. Su, temizliğin ve de temiz tıynet (yaratılış)in sembolüdür. Yaratılan her varlık günahsız ve tertemizdir. Bu temizliği ve saflığıyla Hz. Muhammed(sas)’in yoluna giren mümin saflığını gösterecektir. Müminin saf gönlü, temiz niyeti tezahür edecektir.

Su temiz ve berraktır. Ancak şair onun temiz olma sebebini Hz. Muhammed(sas)’in yoluna girme sebebine bağlamıştır. Çünkü asıl temizlik ve saflık O’nun özelliğidir. Su, bu sebeple saflık ve temizlik sıfatlarını kazanmıştır. Müminler de Peygamberimizin yoluna girmekle ne denli saf ve temiz olduklarını âleme duyurmuşlardır. Şair bu ifadeleriyle sudaki temizliğin sebebini güzel bir sebebe yani Peygamberimize tâbi olmasına bağlamıştır.

 

Seyyid-i nev’-i beşer deryâ-yı dürr-i ıstıfâ’
Kim sepüpdür mu’cizât-ı âteş-i eşrâre su

Yaratılmışların efendisi ve seçilmiş, en kıymetli inci deryası olan Hz. Muhammed(sas)’in mucizeleri şer sahiplerinin ateşine su serpmiştir (ve o ateşi söndürmüştür.)

Methiye bölümünün ilk beytidir. Yaratılmışların efendisi olan Hz. Muhammed(sas), “dürr” yani “inci” kelimesiyle özdeşleşmiştir. Dürr-i yetîm, dürr-i yektâ, dürr-i yekdâne gibi sıfatlarla da anılmaktadır Sevgili Peygamberimiz.

İnci, nisan yağmurunun istiridyeye damlamasıyla oluşur. İstiridyedeki yağmur damlasıyla birden fazla inci oluşursa bu inciler küçük olur ve pek kıymetli olmaz. En kıymetli olanı, istiridye içinde oluşan tek incidir. Dolayısıyla Peygamber Efendimiz böyle tek ve kıymetli bir inciye benzetilmiştir. Peygamberimiz de o kutlu ay olan nisanda dünyaya gelmiş bir Dürr-i Yetîm’dir. Kendisi inciye benzediği gibi söylediği sözler de inci kadar değerlidir. Seçkin incilere benzeyen sözleri aslında Kur’ân-ı Kerim’den mülhemdir. Necm Sûresi 3. ve 4. âyetlerde Allah Teâlâ “O, arzusuna göre konuşmaz. (Size okuduğu) Kur’ân ancak kendisine bildirilen bir vahiydir.” demektedir. Hülasa O’nun inci gibi değerli sözleri aslında Kur’ân’da bildirilenlerdir.

Beytin ikinci mısraında Peygamberimizin dünyaya gelişi esnasında oluşan mucizelere işaret eder şair. Bu mucizelerden biri de kötülerin şer ateşinin söndürülmesidir. Peygamber Efendimiz doğduğunda Mecûsilerin yani ateşe tapanların yanmakta olan ateşi sönmüştür. Beyitte ateş ve su gibi zıt anlamlı kelimeler bir arada kullanılmıştır. Su (Peygamberimiz), ateş (küfr) alevini söndürmüştür ve küfr ortadan kalkmıştır. O, etrafındaki kötülükleri güzelliğe ve hayra çeviren Dürr-i Yetîm’dir.

 

Kılmağ içün tâze gül-zâr-ı nübüvvet revnakın
Mu’cizinden eylemiş ızhâr seng-i hâre su

(Hz. Muhammed[sas]), peygamberlik gül bahçesini taze kılmak (tazelemek) için mucizesiyle sert taştan su çıkarmıştır.

Peygamberimiz, risalet gül bahçesini tazelemek ve peygamberlik gül bahçesinin güzelliğini artırmak için oraya su veriyor. Peygamberimizin doğduğu coğrafya ve civarı (Arap yarımadası ve Ortadoğu) diğer peygamberlerin geldiği bir yerdir. Dolayısıyla burası bir gül bahçesine benzetilmiştir. Peygamberlik makamı olarak anılan bu bahçe ise “gül” remziyle vasıflandırılan Peygamberimizle tazelenmektedir. Çünkü Hz. İsa(as)’dan Peygamberimize gelene kadar çok zaman geçtiği için insanlar yollarını şaşırmışlardır. Bu sebeple güllerin tazelenmesi ve insanların doğru yolu bulmalarını sağlaması gerekmektedir. Bunu da sert taştan çıkardığı suyla Peygamberimiz yapacaktır. Taştan su çıkarması hadisesi Peygamber Efendimizin, Allah’ın yardımıyla, gösterdiği bir mucizedir. İslâm’ı tanımayanlar taş gibi katı kalplidirler. Peygamberimiz bu mucizesiyle katı kalpleri imana getirmiştir.

 

Mu’cizi bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde kim
Yetmiş andan min min âteş-hâne-i küffâre su

Hz. Peygamber’in mucizeleri sonsuz bir deniz imiş ve ondan (bu denizden) binlerce kâfir(ateşe tapan)in ateşhâne(mabed)lerine su ulaşmış.

Beyitte Peygamberimizin mucizelerinin, uçsuz bucaksız bir denize benzetildiğini görüyoruz. İslâmiyet’ten önce İran’da yanmakta olan ateş-gedeler(ateşe tapanlar)in ateşleri, bu ummanla sönmüştür. “Ateş” münkirleri yani inkârcıları temsil etmektedir; “su” ise imanı, duruluğu ve temizliği. Küfrü ve cehennem ateşini ifade eden ateş rahmet olan su ile söndürülecektir.  Beyitte Peygamberimizin doğumu esnasındaki bir olaya da telmih vardır. Peygamberimizin doğumu esnasındaki mucizelerden biridir ateşperest(ateşe tapan)lerin ateşlerinin sönmesi. Yıllardır sönmemiş olmasına rağmen O’nun dünyaya gelişiyle sönen bu ateşler bir daha yakılamamıştır. Fuzûlî burada bir değil, “min min” ifadesiyle, binlerce ateşhâneden bahsetmektedir. “Yetmiş” kelimesi tevriyeli olarak hem ateşin söndürülmesinde yeterli olmuş hem de onlara kadar ulaşmış anlamlarındadır. Ateş ve su kelimeleri yine bu beyitte de tezat oluşturacak şekilde kullanılmıştır.

 

Hayret ilen parmağın dişler kim itse istimâ
Barmağından virdüği şiddet güni Ensâre su

Şiddet(li sıcağın olduğu savaş) günü(nde) (Hz. Muhammed’in) parmağından ensâra su verdiğini kim işitse hayretle parmağını dişler(ısırır).

Bu beyitte de Tebük Gazası’nda ensârın susuz kaldığı o şiddetli savaş günü Peygamberimiz(sas)in ensâra su verdiği olaya telmih vardır. Rivayete göre Bizanslılarla Müslümanlar arasında olan Tebük Gazası şiddetli yaz sıcaklarına denk gelmiştir. Bu yaz sıcağında ensâr sıcaktan ve susuzluktan çok bunalmıştır. Önünde bir kap suyla abdest almakta olan Peygamberimiz bu durumu görünce ensâra “Neyiniz var?” diye sorar. Ensâr “Bundan başka ne içecek ne de abdest alacak suyumuz var.” der. Resûl-i Ekrem Efendimiz elini kovaya sokar ve parmaklarının arasından sular akmaya başlar. Ensâr bu sudan hem içer hem de bu suyla abdest alır. Başka bir rivayet de şöyledir: Tebük Gazâsı’nda ensâr susuzluk çekmektedir. Kurumak üzere olan bir kaynak vardır ve kaynağın suyu oradakilere yetmeyecektir. Bu hususta Peygamberimizden yardım isterler. Bunun üzerine Peygamberimiz, deri bir kaptaki suyla ellerini ve yüzünü yıkar, sonra kaynağın önünü kapatan bir kaya parçasının üstünden ellerini geçirir ve Allah’a dua eder. Ardından da şiddetli bir gürültüyle birlikte o kaynaktan su fışkırdığına şahit olunur.

Peygamberimizin parmağından su akıtması mucizesi, O’nun bu hâlini gören ensâr için hayret uyandıran bir olaydır. Hayret duyulan bu olayı her kim görse hem mecazî hem de gerçek anlamda parmak ısırır. Dolayısıyla “parmağını dişlemek” deyimi burada kinayeli olarak kullanılmıştır.

İlgili Yazılar:

Su Kasidesi Şerhi- V

Su Kasidesi Şerhi-III

Su Kasidesi Şerhi-II

Su Kasidesi Şerhi-I

Su Kasidesi (Fuzûlî) Şerhi

Etiket: 
Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.