Üç Kutlu Hediye: İman, Namaz, Niyaz
Mirac; âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz Peygamber (s.a.s)’in Yüce Allah’ın huzuruna kabul edildiği, ilahi sırların kendisine gösterildiği gecedir. Mirac; izzet ve ikram sahibi Allah’ın; sonsuz nimet, ikram ve cennet hediyelerinin ümmete müjdesinin verildiği gecedir.
Efendimiz (s.a.s) için büyük lütuf olan mirac mucizesi, müminler için eşsiz müjdelerle doludur. Mirac, bütün kötü duygulardan temizlenerek Allah’a doğru yükseliştir. Ve bu yükseliş neticesinde Allah (cc), huzuruna kabul ettiği sevgilisini, miractan ümmet-i Muhammed için müjde niteliğinde olan hediyelerle uğurlamıştır. Çünkü ‘O’ ikram sahibidir. Habibini huzura kabul etmiş ve kullarını da bu şereften mahrum bırakmamıştır.
Allah(cc), Mirac gecesinde şu üç hediyeyi Ümmet-i Muhammed’e lütfetmiştir:
1- Ümmetinden Allah’a ortak koşmadan ölen kimselerin affedilmesi
2- Beş vakit namaz
3- Bakara suresinin son iki ayeti [1]
Bu üç kutlu hediye aslında “İman, Namaz ve Dua”yı temsil etmektedir. Ve bunların Mirac gecesinde ikram edilmesinin özel bir manası vardır. Bir nevi bu üç hediye olmadan manevi mirac olan ruhun yükselişi ve kemale erişmesi gerçekleşemez ki zaten miracın vermek istediği mesajlardan biri de ruhun yükselişidir.
İman ve Tevhid: Ümmetinden Allah’a ortak koşmadan ölen kimselerin affedileceği müjdesi
İman, Allah’ın kullarına en büyük ikramıdır. Ve bu imanın temelinde tevhid inancı vardır. Tevhid, Allah’ın tek olduğuna inanmak demektir. Bu iman öyle kıymetli bir hediyedir ki bir nevi cennetin anahtarıdır. İşte bu noktada kul, kendisine verilen bu iman için ömrü boyunca şükretse yine de azdır. Kulluğun başlangıcı olan iman, aslında hayatın gayesini oluşturmaktadır. Çünkü kişiyi ‘insan’ kılan en önemli vasıftır. İşte bundan dolayı Mirac gecesinde Allah’a ortak koşmayanlar, cennet ile müjdelenmiştir.
Namaz: Mü’minin Miracı
Namaz, ruhu temizleyen, kalbi aydınlatan, insanı kötülüklerden alıkoyan; hayır, tevazu ve huzura götüren mukaddes bir ibadettir. Nitekim Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerim’de: “Sana vahyedilen kitabı oku ve namazı kıl. Şüphesiz ki namaz hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı bilir.”(Ankebut 29/45)
Namaz, amellerin en faziletlisidir. Namaz, imandan sonra Rabbimizin en çok üzerinde durduğu ibadettir. Hz. Peygamberin hayatının ayrılmaz bir parçasıdır. Çünkü Rabbimiz diğer ibadetleri Peygamber Efendimize Cebrail aracılığıyla bildirmiş, fakat beş vakit namazı, onu huzuruna çağırarak, Miraç’ta bizzat emretmiştir. Onun için “Namaz müminin miracıdır.” denilmiştir.
Müslüman’ın huzur, tevazu, edep ile kıldığı namaz, onun miracıdır. Allah’ın huzuruna varmasıdır. Kul, ‘Allah-u Ekber’ deyip Subhaneke ve Fatiha’yı okuduğu zaman, Allah’a hamdu senalar edip, O’ndan istediklerini söylemiş olur.
Dua: Kulun, Rabbi ile konuşması
“(O) Rasûl, Rabbinden kendisine indirilen (Kur’an’)a iman etti, mü’minler de (iman ettiler. Onların) her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman etti. ‘O’nun peygamberlerinden hiçbiri arasında (iman bakımından) ayrım yapmayız; işittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Bağışlamanı dileriz. Dönüş(ümüz) ancak sanadır.’ dediler.[2]
Allah kimseye (ibadet ve itaatte) gücünün yettiğinin dışında (üstünde) teklifte bulunmaz. (herkesin) kazandığı (iyilik) kendi yararına; yaptığı (kötülükler) de kendi zararınadır. ‘Ey Rabbimiz! Unutur veya (kasıtsız) hata edersek, bizi (ondan) sorguya çekme! Ey Rabbimiz! Bizden önceki (itaatsiz ümmet)lere yüklediğin gibi, bize (zor/helak edici) bir yük yükleme! Ey Rabbimiz! Gücümüzün yetmediği şeyleri de bize taşıtma! Bizi affet, bizi bağışla, bizi esirge! Sen Mevlâmızsın; küfre sapan, seni tanımayanlara karşı bize yardım et/zafer ihsan eyle.”[3]
İman, sorumluluk bilinci ve dua gibi üç ana kavramı ifade eder Bakara Suresi’nin son iki ayeti. “Âmene’r-Rasûlü” diye bilinen bu ayetlerin, Peygamber Efendimize Miraç gecesinde vasıtasız olarak vahyolunduğu rivayet edilir. Bu iki ayet, hadislerde övülmüş, her zaman ve özellikle yatmadan önce okunması tavsiye edilmiştir. “Bakara Sûresi’nin sonundaki iki ayeti geceleyin okuyan kimseye (o gece için) bunlar yeter.[4] Bu iki âyet, ilâhî emirler karşısında mutlak itaate yönelen mü’minlerin inançlarındaki sadâkati, mü’minlerin vasıflarını, konumlarını ve Allah’ın adaletini ifade eder. Ayrıca mü’minler, bu ayetlerle Rablerinin celâline uygun nasıl dua edeceklerini öğrenirler. Hz. Ömer ve Hz. Ali’nin her birinin ayrı ayrı, “Akıllı adam, Bakara Sûresi’nin sonundaki iki âyeti okumadan uyumaz.” dedikleri nakledilir.
Bu ayette yapılan duaların Allah tarafından kabul edileceği müjdelenmiştir, okunduğu evde şeytanın duramayacağı bildirilmiştir. Rasûlullah (s.a.s) Efendimiz bu ayetlerin hem Kur’an, hem dua, hem rahmet olduğunu belirtmiş ve okuyanı cennete götüreceğini, Yüce Allah’ın ondan razı olacağını müjdelemiştir.