20. yy.’da Neler Öğrendik? 21. yy.’da Neler Öğrenmeliyiz?
Seyyid Hüseyin Nasr, Bilim ve Sanat Vakfı Medeniyet Araştırma Merkezinin konuğu olarak “20. yy.’da neler öğrendik? ve 21. yy.’da neler öğrenmeliyiz?” soruları çerçevesinde bir konuşma yaptı. Çağımızın handikaplarını çalışmalarıyla ortaya koyan bilge Seyyid Hüseyin Nasr, yoğun bir ilgiyle dinlenen konuşmasında İslam Dünyasının bugününe ve geleceğine dair önemli tespitlerde bulundu. İlk olarak 20. yy. hakkında değerlendirmeler yapan Nasr, bu yüzyılda teknolojik alan başta olmak üzere birçok alanda yaşanan yeni gelişmelerden ziyade Modern Paradigmanın çöküşünün daha fazla önem arz ettiğini ifade etti. Nasr’a göre Post Modernizm gibi yapılan birçok eleştiri, Aydınlanma düşüncesinde sona gelindiğini ve bu düşüncenin başarısız olduğunu gösterdi. 20. yy.’da buna paralel olarak Batı’ya yönelme – gitme, 21. yy.’da Doğu’ya yönelme – gitme şeklinde değişmiştir. Dolayısıyla yaşanan diğer gelişmelerden birisi de sekülerleşmenin aksine sekülerleşme karşıtı bir evirilme ve bir dinileşme sürecinin yaşanmasıdır.
20. yy.’da hâkim olan Küreselleşme ile ilgili olarak Seyyid Hüseyin Nasr, Batı’nın diğer medeniyetleri kuşatamayacağı gerçeğinin ortaya çıktığını dolayısıyla “medeniyet”in artık diğer medeniyetleri kapsayacak şekilde çoğul anlamda kullanıldığını ifade ederek bu yüzyılda görülen bir başka durumun “gelenek” kavramının tekrar gündeme geldiği üzerinde durdu.
Seyyid Hüseyin Nasr, 20. yy.’a dair yaptığı bu tespitlerden sonra 21. yy.’da neler öğrenmeliyiz? sorusuyla konuşmasına devam etti.
İlk olarak Nasr, facialara neden olan 20. yy.’daki hatalara 21. yy.’da tekrar dönmemek için bütün bunlardan dersler çıkarılması ve hataların tekrar edilmemesi gerektiğini örneklerle anlattı. 20. yy.’da insanın sadece maddi ihtiyaçlarına vurgu yaparak manevi ihtiyaçlarını inkar eden insanın krallığının Tanrı’nın krallığının yerini alma yaklaşımının yerine manevi ihtiyaçların da artık göz önünde bulundurulması gerektiğini düşünen Nasr’a göre, bugün ki enformasyon sayesinde kendimiz dışındaki insanlar hakkında bilgi edinerek onları anlamaya çalışmalı ve bu şekilde kendimizi daha yakından tanımalıyız. Bunun için ise ilk olarak en yakınımızdan yani aileden başlamalıyız, sonra biraz daha uzak olan toplum sonra millet sonra medeniyet ve en son insanlığı tanımaya çalışmamız gerektiğini söyleyen Nasr, bütün bu kategorilerin ötesine gitmek için Hümanizm’in bizi uzun süre alıkoyduğu Tanrı’nın tabiatını tanımaya yönelmenin önemine vurgu yaptı.
Son olarak İslam Dünyasına değinen Nasr, birçok yeni ve ciddi çalışmalara şahit olduğunu, ancak bu konuda yapılması gereken önemli şeyler olduğunu belirtti. Bunlardan ilki, “aşağılık kompleksi”nden kurtulmaktır. İkincisi, sadece hukuk sadece mistisizm vb. olmayan İslam’a bütün olarak bakmak yani bütüncül bir İslam anlayışı tesis etmektir. Üçüncüsü, 21. yy.’da yeni bir İslam – Müslüman entelektüel oluşturmaktır. Yani ikinci sınıf Batı düşünürü olmayan ama Batı felsefesini inkar etmeden kendi kimliğini ve geleneğini iyi bilen, kendi kimliği ile varolan bir entelektüel yetiştirmelidir. Ve son olarak konuşmacının değindiği husus; “Batı sorular sordu ve bizim yerimize kendi duymak istediği cevapları verdi. Şimdi yapılması gereken şey, bu sorular arasından sadece İslam Dünyasını ilgilendiren sorulara cevap vermek. Bunun ötesinde kendi sorularımızı sormak ve kendi gündemimizi oluşturmaktır.”
Seyyid Hüseyin Nasr, konuşmasının son kısmında özeleştiride bulundu. İslam Dünyasında yaşanan bütün olumsuzlukların tek nedeninin Batı olmadığını bunda Müslümanlar olarak bizim de kabahatimiz olduğunu söyleyerek nedenlerini şu şekilde özetledi; “ birliğimizi kurmamamız ve karşıtlıklarımızın (Şii – Sünni gibi) olması.” Nasr, tarihte yaşanan Osmanlı ve Safevi devletleri arasındaki çatışmadan yola çıkarak, tarihte yaşanan bu çatışmayı bugüne taşımanın doğru olmadığını belirtti. Nasr’a göre burada üzerinde durulması gereken yaklaşım, İslam’ın özüne inerek fundamentalist ayrılıkları ortadan kaldırmaktır.
Seyyid Hüseyin Nasr, Allah’a tevekkül ederek devesini bağlamadan bırakan sahabiye, deveyi direğe bağladıktan sonra Allah’a tevekkül etmesi gerektiğini söyleyen Hz. Peygamber’i örnek alarak, bizim de üzerimize düşeni yaptıktan sonra tevekkül etmemiz gerektiğini ifade edip konuşmasına ümit dolu sözlerle son verdi.
Add new comment