Semhûdî (السمهودي)
Ebü’l-HasenNûrüddînAlî b. Abdillâh b. Ahmed b. Alî el-Hasenî es-Semhûdî (ö. 911/1506)
Medine Tarihi [1] hakkındaki eserleriyle tanınan hadis ve fıkıh âlimi.
Hayatı: 844 (1440) yılında Yukarı Mısır’da Nil’in batısında yer alan Semhûd şehrinde doğdu. Soyu Hz. Hasan’a (r.anh) ulaştığı için şerif, seyyidünvanlarıyla tanınır.[2]Semhûdî 18 Zilkade 911 (12 Nisan 1506) tarihinde Medine’de vefat etti ve Cennetü’l-baki’ye defnedildi.[3]
Tahsili: Küçük yaşta Kur’ân-ı Kerîm’i ezberledi, kadı olan babasından hadis, fıkıh ve Arapça dersleri aldı. Eğitimini tamamlamak için 858’de (1454) babasıyla birlikte Kahire’ye gitti. Burada çeşitli hocalardan hadis, tefsir, fıkıh, ferâiz, mantık, Arap dili ve edebiyatı, kelâm ve usul dersleri okudu.[4]H. 873 yılında Medine’yi Münevvere ye gitti. Burada değişik hocaların ders halkalarına katıldı ve icazet aldı. Kendiside ders halkaları oluşturarak Fıkıh ve Hadis öğretti. Daha sonra Mekke’ye gitti. Burada bir müddet kalarak Mescid-i Haram’da ders okuttu. Bir ara Kudüs’ü de ziyaret etti. Bir müddet burada kaldıktan sonra Medine’ye döndü. Medine’de evlendi. Ömrünün kalan kısmını burada ders okutarak ve kitap telifinde bulunarak geçirdi. Özellikle Fıkıh, Hadis ve Tarih sahasında önemli teliflerde bulundu. Daha çok ise Medine Tarihine ehemmiyet verdi.[5]
Hocalığı ve Bir Âlim Olarak Hizmetleri:Semhûdî, İbn Tolun Camii’nde hadis, Sâlihiyye Medresesi’nde fıkıh dersleri okuttu ve hocası Münâvî ile birlikte mahkemelerde hazır bulundu. Hocalık görevlerini Mekke ve Medine’de devam ettirdi. Semhudî, Hulâgû’nun Bağdat’ı istilası üzerine arzu edilen biçimde tamamlanamayan Mescid-i Nebevinin aslına uygun bir şekilde yeniden yapımını tavsiye eden bir risale yazdı. Memluk sultanı Kayıtbay ile kurmuş olduğu sıcak ilişkiler neticesinde, Medine halkına maddi yardımda bulunmasını ve vergilerinin kaldırılmasını sağladı. Yine sultanın maddi destekleri ile birçok hizmetin yapılmasına öncülük etti.[6]
İlmî Kişiliği ve Çalışmaları: Medine’de yaşadığı süreç içinde başta fıkıh usulü olmak üzere çeşitli dersler okutan ve Şâfiî mezhebine göre fetva veren Semhûdî’nin Hanefî fakihi Şemseddin el-Hucendî, Mâlikî fakihi Menûfî gibi diğer mezheplere mensup öğrencileri de vardı. Ravza-i Mutahhara’da kendisine ağır hakaretlerde bulunan Hatîb el-Vezîrî için burada tartışmanın âdâb ve erkânını gösteren “Def’u’t-ta’arrużve’l-inkâr li-bastı ravzati’l-muhtâr” adlı bir risâle telif etti.
Memlükler dönemindeki şehir tarihçiliği geleneğini sürdüren Semhûdî, çalışmalarını Medine ve Mescid-i Nebevî’nin tarihi ve kültürü üzerinde yoğunlaştırmıştır. Semhûdî tarih alanındaki çalışmalarında, Medine hakkında yazılan en eski eserlerden biri kabul edilen İbnZebâle’nin kitabı başta olmak üzere şehrin tarihiyle ilgili günümüze ulaşmayan eserlerden iktibaslarda bulunmuş, çalışmalarını kendisinden önce yazılanları da kapsayacak biçimde planlamıştır. Sadece toplamak ve nakletmekle yetinmemiş, bilgileri eleştiri süzgecinden geçirdikten sonra kullanmış, yeni ve orijinal ilâveler yapmıştır. Onun tarih alanındaki çalışmaları, Medine’nin ve özellikle Mescid-i Nebevî’nin geçirmiş olduğu değişimin takip edilebileceği yegâne eserler olarak bugün de önemini korumaktadır.
Semhûdî’nin eserleri ayrıca, hicretten sonra Hz. Peygamber’in Medine’deki faaliyetleri ve Medine toplumu hakkındaki orijinal bilgileri kayıt altına alması bakımından önemlidir. Müellif çalışmalarını Medine ve Mescid-i Nebevî ile sınırlandırmamış, şehrin yakın çevresi, Rasûl-i Ekrem’in ziyaret ettiği mahaller ve Mescid-i Kubâ’nın tarihi hakkında da geniş bilgi vermiştir.
Hadis alanındaki çalışmalarını ise özellikle mevzû hadisler üzerinde yoğunlaştırmıştır. Yaşadığı dönemde Şâfiî mezhebinde otorite kabul edilen Semhûdî’nin fıkıh ve fıkıh usulü alanlarında da çalışmaları vardır. Bunlar daha çok sosyal hayatla ilgili problemlerde yoğunlaşmıştır.
Semhûdî’nin eserleri kendisi henüz hayatta iken kullanılmaya başlanmış, vefatından sonra da en çok istifade edilen kaynaklar olmuştur. Eserlerine Medine ve Mescid-i Nebevî’nin tarihi yanında genel eğitim usulleri ve Ehl-i beyt kavramı konusunda sıkça başvurulmuştur. el-İşâ’a li-eşrâti’s-sâ’a adlı eserin müellifi olan Berzencî gibi bazı âlimler Semhûdî’nin eserlerinden faydalanmak için Medine’ye gelerek çalışmalarını burada sürdürmüştür.[7] El-Semhûdî’nin hayatı hummalı bir tedris ve telif faaliyetiyle geçmiş, çeşitli konularda çok sayıda eser yazmıştır. Yirmi kadar kitabı zamanımıza gelmiş, bir kısmı basılmıştır.[8]
Eserleri: 1. Vefâ’ül-vefâbi-ahbâridâri’l-Mustafâ:Bu kitap eserleri içinde en meşhur olanlarından sayılır. Medine’yi Münevvere’nin tarihini, tabii, kültürel ve coğrafi özelliklerini kapsamlı bir şekilde tetkik eden bir eserdir. Dört cüz halinde basılmıştır.[9]Semhûdî, İktifâ’ü’l-vefâbi-ahbâridâri’l-Musŧafâ adlı eserinin diğer kitaplarıyla birlikte Mescid-i Nebevî yangınında yok olması üzerine eserde yer verdiği bilgi ve rivayetlerin önemli bir kısmını muhafaza ederek Vefâ’ü’l-vefâbi-ahbâridâri’l-Mustafâ adıyla yeniden yazmıştır.
Bir mukaddime ile sekiz bölümden oluşan eserin birinci bölümünde Medine’nin isimleri, ikinci bölümde Medine’nin fazileti ve Hz. Peygamber’in Medine’yle ilgili hadisleri, üçüncü bölümde Medine’nin ilk kuruluşu ve buraya yerleşen kavimler anlatılmaktadır. Dördüncü bölümde Mescid-i Nebevî ile birlikte hücre-i saâdet ve Ravza-i Mutahhara ele alınmış, hicretten sonra Mescid-i Nebevî’nin inşasına bağlı olarak Medine şehir planındaki değişim ortaya konulmuştur. Beşinci bölümde Rasûl-i Ekrem’in namaz kıldığı ev ve mescidler, Mescid-i Nebevî dışındaki diğer mescidler, müellifin zamanından önce inşa edilip ortadan kalkan mescidler, Cennetü’l-baki ve buraya defnedilen meşhur şahsiyetlerin kabirleri, burada ve Medine’nin çeşitli yerlerindeki meşhed ve türbelerle Uhud Şehitliği anlatılır. Altıncı bölümde Medine’nin meşhur kuyuları, bunların etrafında oluşan kültür, Rasûl-i Ekrem’e ait hurmalıklar, onun seferlerinde uğradığı mescidler ele alınır. Yedinci bölümde Medine’deki vadiler, dağlar,korular, meşhur bahçe ve çiftliklerle diğer önemli mekânlar alfabetik olarak sıralanır. Sekizinci bölümde Rasûlullah’ın kabrini ziyaret etmenin önemi ve âdâbı, Hz. Peygamber’in sözleri ve ilk dönem uygulamalarından örneklerle anlatılır.
Eserin tamamı Türkçe’ye çevrildiği gibi (TSMK, Revan Köşkü, nr. 1524) Türkçe yazılan Medine tarihlerine de esas olmuştur.Aşkî Mustafa Efendi, Ta’tîruercâi’d-devleti’l-mecîdiyyebi-tayyibiahbâri beledi hayri’l-beriyye adlı üç ciltlik eserinin ilk iki cildinin tamamına yakın kısmını Vefâ’ü’l-vefâ’nın tercümesinden oluşturmuştur (Erünsal, sy. 6 [1991], s. 116-117).Eyüb Sabri Paşa da Mir’âtüMedîne adlı eserinin Semhûdî’nin zamanına kadar olan kısmında Vefâ’ü’l-vefâ ile Hulâsatü’l-vefâbi-aħbâridâri’l-Mustafâ’yı esas almıştır.
Birçok defa tıpkıbasımı yapılan Vefâ’ü’l-vefâ(Medine 1326; Kahire 1326; Beyrut 1393/1973) Muhammed MuhyiddinAbdülhamîd tarafından yayımlanmıştır (Kahire 1373/ 1954; Beyrut 1374/1955, 1393/1973, 1401/1981, 1404/1984, 1417/ 1997). Ancak bu neşirde hatalar olduğu ileri sürülmüş (Hamid el-Câsir, s. 38), bu eleştirileri dikkate alan Kâsım es-Sâmerrâî eserin tenkitli neşrini gerçekleştirmiştir (Beyrut 1422/2001). Vefâ’ü’l-vefâ’da yer alan İbnZebâle rivayetleri Ferdinand Wüstenfeld tarafından bir araya getirilmiştir (Geschicte der StadtMedina im Auszugeaus dem arabischendesSamhudi, Goettingue 1860).
2. Hulâsatü’l-Vefâbi-ahbâridâri’l-Musŧafâ:Vefâ’ü’l-vefâ’nın müellif tarafından hazırlanan muhtasarıdır. Farsça’ya çevirileri bulunan eserin önce tıpkıbasımı yapılmış (Bulak 1205, 1285; Mekke 1316; Dımaşk 1393/1973), ardından Hamed el-Câsir(Medine 1392/1972) ve İbrâhim el-Fakih (Cidde 1403/1983) tarafından neşredilmiştir.
3. el-Vefâ bimâ yecibü li-hazreti’l-Mustafâ:Vefâ’ü’l-vefâ’nın farklı bir nüshası olduğu kabul edilen eser ondan önce telif edilmiştir. Muhammed b. Ahmed el-Kastallânî’ninUrvetü’t-tevŝîķ adlı kitabından önemli ölçüde faydalanılarak hazırlanan eserde Mescid-i Nebevî’ningeçirmiş olduğu yangınlar, tamirler, hücre-i saâdet ve Ravza-i Mutahhara’nın özellikleriyle ilgili Vefâ’ü’l-vefâ’da yer almayan hususlar anlatılmakta ve Medine’nin sosyal durumu hakkında Semhûdî’nin diğer eserlerinde bulunmayan bilgiler verilmektedir. Leiden nüshasında adı Zirvetü’l-vefâ olan eseri Hamed el-Câsir yayımlamıştır (Resâil fî târîhi’l-Medîne içinde, Riyad 1392/1972, s. 95-179).[10]
[1] M. Şemseddin Günaltay, İslam Tarihi Kaynakları –Tarih ve Müverrihler-, s. 403
[2] Mustafa Sabri Küçükaşçı, DİA, c. 36, s. 489; Hayatı için bk. Vefâ’ül-vefâbi-ahbâridâri’l-Mustafâ, 2. Cüz, Mukaddime 1. Baskı 2001Beyrut, s. 5-23; M. Şemseddin Günaltay, İslam Tarihi Kaynakları –Tarih ve Müverrihler-, s. 403-404; Ramazan Şeşen, Müslümanlarda Tarih ve Coğrafya Yazıcılığı, s. 277-278
[3] Mustafa Sabri Küçükaşçı, DİA, c. 36, s. 490
[4] Mustafa Sabri Küçükaşçı, DİA, c. 36, s. 489
[5] https://ar.wikipedia.org
[6] Mustafa Sabri Küçükaşçı, DİA, c. 36, s. 490
[7] Mustafa Sabri Küçükaşçı, DİA, c. 36, s. 490
[8] Ramazan Şeşen, Müslümanlarda Tarih ve Coğrafya Yazıcılığı, s. 277
[9] https://ar.wikipedia.org
[10] Eserleri için bk. Mustafa Sabri Küçükaşçı, DİA, c. 36, s. 490-491