Hilal GÜLSEVEN

Mekke’ye Muhacir

3 yıl önceydi! Mekke’de 16 yaşında bir yetim ile karşılaşmıştık. Aslında oğlumun okuldan arkadaşıydı o yetim. Otelimiz Ebu Kubeys tepesinin arkasındaki boş, kayalık alana bakıyordu.

Rasûl’ün Sözünü Yere Düşürmeyen Erler

Mekke ve Kostantiniyye… Acaba Allah ve Rasûlü’nün, mutlaka alınacağını müjdelediği bu iki şehirden başka bir şehir var mı dünya üzerinde?

Bu Gece Uyuma Dostum, Bu Gece Uyuma!

Çocukların bugünkü gibi çikolataya, şekere, gazoza kolay ulaşamadığı günlerdi… En büyük lüksümüz dedelerimizden, ninelerimizden kopardığımız kuruşlarla bakkaldan aldığımız horoz şekerleriydi.

Mazlumun Öcünü Aldığı Gün

Hz. Hüseyin'in yakarışından sonra o coğrafyada yaşayıp da Hüseyin'e imdad edebilecek olduğu halde yardımına koşmayanların arasında fitne, huzursuzluk, kan ve gözyaşı hiç eksik olmadı.Tâ ki Hüseyin'in kanında zerre miktar elinin kiri olmayan bir kavim gelinceye kadar...

“Kızım Fâtıma Bile Olsa !…”

Hiçbir şey yoktu. Sadece O vardı. Yaratmayı diledi. “Ol!” dedi, Âlemler oluverdi.

Yavuz'a Yeni Bir İsim Gerek: “EBABİL”

Ne Selman Reis'le ne de daha sonra, en son Birinci Dünya Savaşı'nda Yemen'e, Kızıldeniz'e gönderdiklerimiz geri dönmediler. Dönmeyeceklerini bile bile kınaladık yolladık İsmailler'i... Bilsek ki Senin içindir, bu gün yine dünyanın öbür ucuna yollarız kınalı kuzularımızı... Dönmeseler de...

İki Dünyanın Eşiğinde – III

Devran devranlığını, kul kulluğunu yaptı ve aradan yıllar geçti. Selçuklunun güneşi sarardı. Moğollara tabi olmayı ve onlara vergi vermeyi kabul ettiler.

İki Dünyanın Eşiğinde – II

Geri dönenler Kayı aşiretinin oldukça büyük bir bölümüydü. Ertuğrul’la kalmayı tercih edenler ise azdan da az. Eli silah tutan dört yüz erkek ve onların aileleri. Ertuğrul’sa daha çok küçük.

İki Dünyanın Eşiğinde – I

Zamanın, mekânın ve insanların birbirine girdiği bir hercümerç… Kuzeyden gelen bir kavim, adeta çekirge sürüsü gibi Ortadoğu’daki bütün İslam ülkelerini istila ediyor…

Evvel Zaman İçinde Topkapı Sarayı’nda Ramazanın Bir Günü

Efendimizin bugün bize ulaşabilmiş iki hırkası var. Biri yaygın ismi ile Hırka-i Şerif ki Veysel Karani’ye bıraktığı hırkasıdır. Diğeri ise Topkapı Sarayı’nda bulunan Hırka-i Saadet’tir. Hırka-i Şerif şu anda Fatih’te kendi adı ile anılan camide Ramazan ayında ziyarete açılmaktadır.
RSS - Hilal GÜLSEVEN beslemesine abone olun.