Müslüman olmadan önce kabilesi Teymoğullarının lideriydi. Mekkelilerin arasındaki sorunları çözüme kavuşturur, sohbetinin güzelliği ve güler yüzüyle insanları kendisine hayran bırakırdı. Kureyşliler rüyalarını bile ona anlatırlardı. Mekke’nin sayılı zenginleri, dürüst tüccarları arasındaydı. Bir liderde olması gerekli tüm vasıflar, saygı ve sevgi kazandıracak bütün meziyetler onda fazlasıyla mevcuttu.
Mekke bir gün Hz. Ebû Bekir’in Müslüman oluş haberiyle sarsıldı. Kureyş’in ileri gelenleri öfke ve hüzünle doldular. Onun Müslüman oluşu âdeta İslam’ın dönüm noktası oldu. İlk Müslümanlardan pek çoğu onun davetiyle hakka koştu. Mekke’de onun Müslüman oluşu kadar Efendimizi sevindiren başka bir şey ve onun kadar davaya hizmet eden başka bir kimse olmadı.
Mekkeliler ondan ve davetinden nefret ettiler. Müminler Allah yolunda işkence ve zulme uğradıklarında Ebû Bekir de nice sıkıntı ve eziyetlere maruz kaldı. “Rabbim Allah’tır, dediği için faziletli bir insanı öldürecek misiniz?” diyerek işkence altındaki Peygamberi’ni korumaya, O’nun için nefsini feda etmeye koştu.
Yeri geldi zalimler ayakları altında çiğnediler güzel yüzünü, saçlarını yoldular, öldüresiye dövdüler. Fakat Ebû Bekir bunları umursamadı. Kendinden vazgeçti, zayıf ve kimsesiz kölelerin çektiği işkencelerin acısıyla yüreği yandı. Onun davetiyle Müslüman olan Bilal’in Allah diye inlemesi içini titretti. O gözü yaşlı, pek duygulu bir insandı, dayanamazdı. Ömrü boyunca gurbet ellerde biriktirdiği servetini işkence altında ezilen din kardeşlerini kurtarmak için harcadı. Hz. Bilal ve annesi Hamame, Zinnire, Nehdiyye ve kızı, Ümmü Ubeys, Lübeyne, Âmir b. Füheyre ve Ebu Fükeyhe hepsi onun sayesinde işkenceden ve kölelikten kurtuldu. Onların özgürlüğü için yüklü bedeller ödedi.
Rabbi “Kim bağışta bulunur ve kötülükten sakınırsa ve en güzel olanı doğrularsa Biz ona iyilik yolunu kolaylaştırırız.”[1] buyurarak onu ve onun gibileri anlattı.
Babası Ebû Kuhâfe çektiği işkenceleri ve yaptığı harcamaları görünce oğlunu uyarmak istedi. “Oğlum! Zayıf, çelimsiz köleleri satın alıyorsun, seni koruyacak, arkanda duracak güçlü kuvvetli köleleri alsan ya!”
Ebû Bekir babasına baktı ve şu cevabı verdi: “Babacığım ben bunu yalnızca Allah rızası için yapıyorum.”[2]
Aradan yıllar geçti. Ebû Bekir vefat etti. İnsanlar Bilal-i Habeşî’ye sordular. “Sen mi daha üstünsün yoksa Ebû Bekir mi?” Bilal önce çok şaşırdı sonra o muhteşem cevabı verdi:
“Ben Ebû Bekir’in iyiliklerinden yalnızca birisiyim.”[3]
Yeni yorum ekle