Esen Rüzgârdan Cömert Peygamber

çeşme musluk su veren el alan el cömert cimri“Cimri ile cömerdin durumu, göğüsleri ile köprücük kemikleri arasına zırh giyinmiş iki kişinin durumuna benzer. Cömert, sadaka verdikçe, üzerindeki zırh genişler, uzar, ayak parmaklarını örter ve ayak izlerini siler. Cimri ise, bir şey vermek istediğinde zırhın halkaları birbirine iyice geçer, onu sıkıştırır; genişletmek için ne kadar çalışsa da başaramaz.”(1)

İnsanı, kâmil olma noktasından uzaklaştıran en büyük âmillerden birisi mal edinme hırsıdır. Bu hırs dünyevileşme arzusunun bir sonucudur. Hep daha fazlasını isteme, fakirlik veya cimrilik şeklinde kendisini göstererek insanı yaratılış amacından uzaklaştırır ve katılaştırır. Oysa imanın en olgun tezahürlerinden birisi merhamet, merhametin en güzel alâmeti ise infaktır. Malın ve canın Allah’a adanışı, yalnızca ilahi rıza için harcanışı… Bu kendilerini mal ile değil, iman ile mâmur edebilmiş gönüllerin sahip olabildiği yüce bir duygudur. Öyle bir duygudur ki bazen Hz. Ebû Bekir(ra) gibi hayırda yarışmayı bazen de ensar gibi muhacir kardeşini koşulsuz bağrına basabilmeyi gerektirir. Bu duygunun en kâmil mertebesi şüphesiz ki beşeriyetin fazilet zirvesi Rasûlullah (sas)’da olduğu gibi ihtiyacı olduğu halde verebilmek, esen rüzgârdan bile cömert olabilmektir…

İnsanlığın En Cömerdi idi.

İnsanları muhtaç olanlara vermeye, ihsanda bulunmaya sevk eden cömertlik duygusu, en güzel şekilde Rasûlullah’ta tecelli etmiştir. Peygamberimiz, “Cömert kişi Allah’a yakın, insanlara yakın ve cehennem ateşine uzaktır. Hasis (cimri) insan, Allah’tan uzak, cennetten uzak ve cehennem ateşine yakındır. Cömert cahil, ibadet eden cimriden Allah’a daha sevimlidir.”(2)buyurarak ihsanda bulunmanın Allah’a yakınlaşmanın ölçülerinden birisi olduğunu vurgulamıştır. Allah Rasûlü “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz.”(3) ayetine teşvik ederek, insanları sahip oldukları mallardan infak etmeye çağırmış, yaşam biçimiyle de en güzel örneği oluşturmuştur. Zira “Rasûlullah insanlığın en cömerdi, en iyilikseveriydi. Cebrail’in ifadesiyle esen rüzgârdan daha cömertti.”(4)

Elinde Olanı Verirdi.

Rasûlullah Efendimiz sade bir hayatı tercih etmiş, hiçbir zaman mal biriktirme telaşıyla yaşamamıştır. İsteyene elinde ne varsa verir, kimseye asla hayır demez, fakirler için tüm imkânları seferber ederdi. Bir keresinde yanına gelen bir bedeviye “İki dağ arasını dolduracak kadar çok koyun sürüsü verdi. Adam, ömrü boyunca görmediği bu ihsanla kabilesinin yanına dönünce, onlara şöyle seslendi: “Ey kavmim! Koşun, siz de Müslüman olun. Allah’a yemin ederim ki Muhammed, fakirlik ve ihtiyaç korkusu duymadan çok kıymetli şeyler veriyor!”(5) O yardım isteyenlere elinde verebilecek ne varsa verirdi öyle ki elindeki mal bitiverirdi.(6) Kimisine borç vererek ihtiyacını karşılar, sonra da alacağından vazgeçerdi. Öylesine cömertti ki bazen kendisi borçlanarak karşısındakinin ihtiyacını giderir, bu da olmazsa ashabını harekete geçirerek, yardımcı olunmasını isterdi.(7)

Görüldüğü gibi Peygamberimiz, verebilmeyi kazanca bağlı bir durum olarak görmemiş, insanın yarım hurmayla bile olsa, isteyeni geri çevirmemesi gerektiğini (8) öğütlemiştir.

Başkalarını Kendisine Tercih Ederdi.

“…kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile, onları kendilerine tercih ederler…”(9)

Şüphesiz ki gerçek mümin kendisi ihtiyaç halinde iken, daha muhtaç olanları gördüğünde kendi ihtiyaçlarını unutan kimsedir. Bu ise ancak kâmil bir imana sahip gönlün başarabileceği bir durumdur; çünkü bu, verebilmenin en erdemlisi ve en Muhammedî olanıdır. Peygamberimiz(sas), Hz. Âişe’nin ifadesiyle: “Üç gün peş peşe karnını doyurmamıştır. İsteseydi doyururdu; fakat yoksulları doyurur kendisi aç kalmayı tercih ederdi.”(10) Hz. Peygamber ihtiyaç sahiplerini kendisinden daha çok düşünür, kendi ihtiyacı olsa bile başkalarını kendisine her zaman tercih ederdi. Sehl ibn-i Sa’d'den rivayet edildiğine göre bir kadın Peygamberimize bir elbise getirip: “Ya Rasûllallah! Bu elbiseyi kendi elimle dokudum ve sana giydirmek için geldim.” dedi. Peygamberimizin de zaten böyle bir elbiseye ihtiyacı vardı. Elbiseyi aldı, gidip giyindi ve sonra yanımıza döndü. Orada bulunanlardan birisi elbisenin güzelliğini ifade ederek: “Ya Rasûlallah! Bu ne güzel elbise, bunu bana giydir.” dedi. Peygamberimiz elbisesini değiştirdi ve elbisesini isteyen adama verdi. Ancak orada bulunan sahabilerden bazıları o zata: “Bunu söylemekle iyi etmedin. Peygamber’in bu elbiseye ihtiyacı vardı. Sonra sen Peygamber’in hiçbir isteyeni reddetmez olduğunu bildiğin halde bunu kendisinden istedin.” dediler. O da: “Vallâhi ben onu giymek için istemedim! Ben onu ancak kefenim olsun diye istedim.” dedi. Olayı bizlere anlatan sahabe, gerçekten de bu elbisenin o zata kefen olduğunu söylemiştir.(11) Diğer bir rivayete göre kızı Fatıma, Peygamberimizden bir ihtiyacını karşılamasını ister, Peygamberimiz de elindeki tüm parayı Suffe ehline bağışlayacağını (12) söyler. Rivayetlerden de anlaşılacağı üzere Peygamber Efendimiz, kendisinin ve yakınlarının isteklerini erteleyerek, ashabını tercih etmenin en güzel örneğini sunmuştur.

Değerlendirme

Dinimizce toplumsal ibadetlerin en mühimlerinden olan infak, en olgun şekliyle Peygamber Efendimizde tezâhür etmiştir. Çünkü Rahmet Elçisi yaratılan varlıkların her konuda en cömerdi idi. Peygamber Efendimizi bu konuda en özel kılan, kimseye yok dememesi, elinde olanı vermesi, olmayanı da temin etmesidir. En önemlisi de kendi ihtiyaçlarını göz ardı ederek ihtiyacı olanlara öncelik tanımasıdır. Nitekim model bir mümin için kullanılan “muttaki” statüsündeki kişilerin özelliklerinden birisi de “Bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcamaktır.”(13) Rasûlullah’ ta olduğu gibi ideal olan da budur.

Değerlerin yozlaştığı günümüzde, insanımızın paylaşma, cömert olabilme adına Rasûlullah ve ashabından alması gereken önemli dersler vardır. Çünkü Rasûl’ün hayatına bakıldığında özveride, paylaşmada mala değil, insana verilen değer görülür. O, verebilmeyi bir imkân meselesi olarak değil, iman ve gönül zenginliği meselesi olarak görmüştür. Yani olanı vermekten ziyade olmayanı vererek; gerçek cömertliğin her kişinin değil, er kişinin kârı olabileceğini bizlere göstermiştir.

 

 

1-Buhârî, Zekât, 28.

2-Tirmizî, Birr, 40.

3-Âli İmrân, 3/92.

4-M.Hayatüs Sahabe, s. 392.

5-Müslim, Fedâil, 7/74.

6-Buhârî, Zekât, 50.

7-Buhârî, Menâkıbû’l-Ensar, 10.

8-Tirmizî, Zühd,37.

9-Haşr, 59/9.

10-Tirmizî, Şemâil, s.43.

11-Buhârî, Canaiz, 29.

12-A.b.Hanbel, no.838.

13-Âli İmrân, 3/134.

Yeni yorum ekle

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.