Habîb-i Kibriyâ’ya...
girmiş sıraya methin için edipler şairler
maksuda varmak hüner değil lütf-i hudâ ister
yanmışken her biri derdine bir ahu gözlünün
seni gören aşıklar ne suna ne leylâ ister
duyup methin cibrîle gıpta eder ehl-i semâ
cemâlin görüp olsun her gece bir isrâ ister
hastalar düşmüş hep derman-ı etıbbâ peşine
benim bu hasta gönlüm de kûy-i dilârâ ister
ne gülşen ne gülzâr değil bu gönül yangınıdır
söndürmeye yetmez umman bir nefes-i cânâ ister
güzeller rağbet ederler siyah sürmeye, benim
çeşm-i giryânım da hâk-i pâyinden şifâ ister
düşüp kaybolduğum bu zulmet ikliminde, değil
gözüm tek, dil-i perişanım da bir ziyâ ister
hirada aradım seni sevre uhuda sordum
sesin minnettir cana kalayım bî-nevâ ister
nice yoruldum bakmaktan kapının eşiğine
bu misil zirvelere uçmak murg-i ankâ ister
yüzüm tutmaz elim yetmez, huzura varmak için
ya fâtıma zehrâ ya şehîd-i kerbelâ ister
usandım düşüp kalkmaktan dizlerim şerha şerha
eller tutunmaya bir dâmen-i Mustafâ ister
sen ki oldun muhatap "elem yecidke" sırrına
garip kalan bu kölen de senden bir me'vâ ister
boşuna döktüm derdimi ulemâya hukemâya
vasl-ı cânân öğüt değil terk-i mâsivâ ister
gün gelir vâde dolar ırmak denize kavuşur
gözler semaya döner gönül refîk-i a'lâ ister
ahmedâ korkma artık cürm ü günahım çok diye
bahr-ı rahmet yûmağa on sekiz bin âlem ister
(Ramazan 1430 / Ağustos 2009)