Manevi Bir İklim; Üç Aylar

Hz. Peygamber’in hicretini esas alan ay takviminde yer alan “Recep, Şaban, Ramazan” ayları çok kutlu ve mübarek aylardır. Bu aylar pek çok faziletinden dolayı müslümanlar arasında “Üç aylar” diye bilinmektedir. Ramazan ayının müjdecisi olarak gelen üç aylar, bünyesinde bol yağmur taşıyan bulutlar gibidir. Kalbleri nurla dolduracak, mübarek günlerin ufukta olduğunu hatırlatırlar.

 İslâm dünyasında her yıl manevî bir iklimin hüküm sürdüğü ve Ramazan bayramıyla sona eren üç aylar, müslümanlara dinî hissiyat ve ibadet yoğunluğu eşliğinde gündelik hayatlarını sorgulama, yenileme ve zenginleştirme fırsatı sunmaktadır. Üç ayların faziletine dair Hz. Peygamber’den nakledilen rivayetlerin yanı sıra dinî kültürde mübarek sayılıp kutlanan Regaib, Mi‘rac, Berat ve Kadir gecelerinin bu aylarda yer alması üç aylara ayrı bir önem verilmesine, ibadet, dua, zikir ve hayırlı işlerle daha fazla meşgul olunarak dinî duyarlılığın daha yoğun olarak yaşanmasına zemin hazırlamıştır.  Asırlardan beri müslümanlar, kurtuluşa vesile olan mübarek üç aylara erişmenin manevî hazzını duymuşlar, müminlerin birçoğu da bu ayları oruçla geçirmişlerdir. Bu aylar müslümanlar tarafından derin bir saygı ve dinî heyecanla karşılanır. Hemen her müslüman, bu ayların girişi ile bir hazırlık yapar. Geçmişini gözden geçirerek düzenli bir geleceğe kavuşmanın yollarını arar. 

Bu  mübarek üç aylarda yerine getirilmesi gelenek halini almış nâfile ibadetlerden biri oruçtur.    Resûl-i Ekrem’in Şâban ayında diğer aylara oranla daha fazla oruç tuttuğu, bazan da tamamını oruçlu geçirdiği hadis kaynaklarında yer almaktadır (Buhârî, “Ṣavm”, 52; Müslim, “Ṣıyâm”, 175, 176). Ancak Resûlullah’ın Receb ve Şâban aylarını birleştirerek aralıksız oruç tuttuğuna, böylece üç ayları oruçlu geçirdiğine dair sahih kaynaklarda herhangi bir rivayet mevcut değildir. Belirli günler dışında her zaman nâfile oruç tutulması mümkündür; ancak fazileti hakkında hadis bulunan ya da belirli zamanlarda tutulması tavsiye edilen nâfile oruçlar arasında üç aylar orucu mevcut değildir.   

Üç ayların giriş kapısı olan Recep ayında devamlı olarak bir ayı oruç tutmak uygun görülmemiştir.  Recep ve Şaban aylarının Ramazan ayına benzemesinden kaçınılması gerektiğini söyleyen İslam alimleri bu ayın tamamını oruçlu geçirmenin mekruh olduğunu belirtmişlerdir.  Bununla beraber üç ayların tamamını oruçlu geçirmek Peygamber efendimizin uygulamalarında da yoktur.  Şâban ayının büyük kısmını ya da tamamını oruçlu geçiren Hz. Peygamber’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir. “O Receple Ramazan arasında insanların gafil oldukları (değerini bilmedikleri) bir aydır. Onda ameller Allah’a yükseltilir. Onun için ben de amelimin oruçlu olduğum halde Allah’a sunulmasını seviyorum ve onda oruç tutuyorum” (Buhârî, “Ṣavm”, 52). Recep ve Şaban aylarında ardarda oruç tutan kişinin, oruç tutmanın farz olduğu Ramazan ayına şevkle girmesi zorlaşır. Bu yüzden Şaban’ın on beşinden sonra orucun azaltılması veya terkedilmesi tavsiye edilmiştir. Hatta Şafiî mezhebine göre Şabanın ikinci yarısında-kişinin mutad olarak tuttuğu nafile oruçların bu zaman dilimine tesadüf etmesi durumu müstesna-nafile oruç tutmak haram sayılmıştır.

İnsanlık için bir hidayet kaynağı olan Kur’an-ı Kerim, bu aylardan biri olan Ramazan ayında toplu halde levh-i mahfuza indirilmiş, ondan sonra peyderpey inmeye devam etmiştir. Kandil gecelerinin en önemlisi Kadir gecesidir. Aynı adı taşıyan sûrede Kur’an’ın inmeye başladığı bu gecenin bin aydan daha hayırlı olduğu bildirilmektedir (el-Kadr 97/1-3) İslâm’ın beş temel şartından biri olan oruç ibadeti de bu aya tahsis edilmiştir. Bu aylar içerisinde meydana gelen dinî olaylar, hem onların manevi değerini yükseltmiş, hem de kutsiyet ve hususiyet kazandırmıştır. Dolayısıyla, ilahi rahmetin sağanak yağmur gibi aktığı bu üç aylık zaman içerisinde ihtiraslarımızı dizginleyerek, dinin manevi iklimini, hayırlı davranışlarla değerlendirmeye çalışmalıyız. Bu ayların manevi güzelliklerini yaşarken, dünya menfaatleri ile ilgili hesapları bir tarafa bırakıp, yüce dinimizin bizden istediği, sevgi ve hoşgörü ortamını ibadet ve taatle süslemeliyiz.

Mübarek gün ve geceler, insanların kurtulması için verilmiş birer fırsat geceleridir. Mutluluklarımız için şükrümüzü, sıkıntılarımız için de sabrımızı artırmak için karşımıza çıkan bu günleri önemli bir fırsat olarak görmek mümkündür. Üç aylar girdiği zaman, insanın kendi kendine objektif olarak ciddi bir nefis muhasebesi yapması son derece önemlidir. Günahlarla kirlenmiş kalpler ancak tövbe ile temizleneceğinden her müslüman kurtuluşuna vesile olan mübarek üç aylarda bolca tevbe etmeli, kulluğunu yeniden gözden geçirmelidir. Ahiretteki mutluluğu düşünerek, bu aylarda namaz kılmak, oruç tutmak, Kur’an okumak ve bol bol istiğfarda bulunmak, arınmaya vesile olacak en uygun ibadet şeklidir. Ayrıca bu mübarek aylar hayra vesile olacak işler yapmak, yoksulu gözetip, yetimi sevindirmek, komşularla ve akrabalarla ilişkileri yeniden gözden geçirmek ve dualaşmak için birer imkandır. Bu sebeple ebeveynler dilerlerse bu mübarek üç ayların ruhaniyetli atmosferinde evlatlarının gönüllerine iç dünyalarına daha kolay ulaşabilirler ve dinî değerlerimizi onlara daha kolay kazandırabilirler.  Mübarek gün ve gecelerde oluşan manevi ortamda davranışlarımızı yeniden gözden geçirebilirsek Allah’a samimi kul olma yolunda daha sağlam adım atabileceğimizde hiç şüphe yoktur. Rabbim Receb’i ve Şaban’ı hakkımızda hayırlı ve mübarek kıl, bizi Ramazan’a ulaştır (Amin).   

 

Yeni yorum ekle

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.