Yeni yorum ekle

Asırlar Öncesinden Gelen Işık

Ben IŞIK - 

“O zamanlar geride kaldı artık” diye büyüdük. Büyüdük büyüdük ama bir türlü hakikatlere ulaşamadık nedense. Hayatta harcamayı öğrendik, çok harcamak için gece gündüz çalıştık“kalbimize zaman ayırmaya” zamanımız kalmamıştı.

Hangi hakikate yönelsem beni hep bir dünya derdi alıkoymuş. Gençliğin hülyaları, bitmeyen hedefler, koşuşturmalar hep beni uzaklara götürmüş. Yaşadığım her maddeye, her ruha yabancı olmuşum adeta. Zaman kuğu gibi süzülürken bana girdap gibi gelmiş.Taki hakikatler kalbime görünene dek.

Şimdi bitkiler, kuşlar, güneş, ay, gökyüzü, kardeşlerim, arkadaşlarım, yazı yazdığım kalemim, kullandığım bilgisayar, esen rüzgâr, canımı acıtan geçmiş, kıymetini bilemediğim gençlik hepsi ayrı bir tebessümle bakar oldu bana. Şimdi gördüğüm hakikatleri kalbim yalanmadı. Tıpkı Peygamberimiz (sav) Cebrail (as) gördüğü zamanki gibi.(Bir damla). Her şey Hakikati haykırıyordu artık.

 “Gözün gördüğünü kalp yalanlamadı.” (Necm 11.) Bir tefsirin sonunda ise şöyle yazıyor; “ Tıpkı balığın yüzmesinden, kuşun uçmasından ve insanın kendi varlığından şüpheye düşmediği gibi, bir peygamber de “Ben Allah’ın elçisi miyim?” şeklinde herhangi bir şüpheye düşmez.”

 Peki, bir Peygamber şüpheye düşmedi ise ve bizim için onca açlığa ve işkenceye katlandı ise biz neden şüphe eder olduk onun yaşantısından ve inandıklarından ve tebliğlerinden?

Bu sorunun cevabını kalp otomatik olarak verse de biz o cevaba kulaklarımızı tıkayarak “Onlar o zamandaymış” cevabına inanmaya çalışıp huzurlu, mutlu ve saadet dolu olacak yaşamdan kendimizi sıyırıp; gafletin, adaletsizliğin, hüsranın, iffetsizliğin, kırgınlıkların içine kendimizi atıyoruz, hele en büyük kayıp olan “sevgisizliğin “ içine…

 Bir fener düşünelim. İlk önce bu feneri elimize alıp ileriye doğru tutalım. Fener “a” noktasında olsun. Bir kardeşimizde “z” noktasında bulunsun. Işığın ulaştığı nokta ise “z” noktası. Biz bu fenere diyebilir miyiz ki fenerin maddi yapısı “a” noktasında kalmış o bize faydasız.

İşte Peygamberimiz (sav) ile bizlerde öyleyiz. Peygamberimiz (sav) “a noktasında” ise biz “z noktasındayız” tabii görebilene. Biz kendimizi bu noktaların dışına taşıyamayacağımız için ancak gözlerimizi yumarak o hakikati inkâr etmeye kadar gidiyoruz kimi zaman. (Allah cc muhafaza)

Ne zaman Peygamber Efendimiz (sav)  hayatıma kalıcı bir misafir olarak geldi işte o zaman bu fakir hayatım zenginleşti, bu çorak gönlüm yeşerdi, bu gaflet kahkahalarım hüzünlü ve şükür gözyaşlarına dönüştü. Aç olan yüreğim Peygamber (sav) sevgisi ile doymaya başladı, ama hiç doydum diyemedi ve hep hasret çekti. Onun (sav) özlemi oluştu kalbimde, onun kevserinde buluşma ümidi ile şekillendi dualarım, ona ümmet olma çabası içine girdi hayatım.

 O (sav) hayatıma Nur, gözüme en güzel Görünen Sevgili (sav) oldu. Rahmet yağmurları Onun aşkı (sav) ile yağmaya başladı üzerime. O(sav)  bize dua etmemiş olsaydı, O (sav) bize ümmetim dememiş olsaydı nice olurdu halimiz. Rabbim;” Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım” buyururken bizlere gözlerimizi açarak hem Kendisine (cc) hem de Habibine koşmamızı istiyor.

Ey Gençlik ve Ey Gençlik yolundan geçmiş olan Kardeşlerim!

İsraf edecek bir saniyemiz bile yok, zamanlarımızı zenginleştirmenin tek yolu Kuran ve Sünneti Seniyyedir. Onları sevelim sultan olalım, onlarla ilgilenip yaşayalım takva sahibi olalım, onları özleyip hedefleyelim başarılı olalım inşallah.

Rabbim bizleri en Sevdiğin ile haşreyle, Sana (cc) tertemiz Sen’in istediğin gibi San’a gelmeyi lütfeyle. Sen’in bildirmen ile biliyoruz ki Sen rahmeti daima üstün gelensin ve Merhamet Sahibisin. Bu hüzünlü kalbimi huzurunda kabul eyle, yüzlerimi ak amellerimizi makbul eyle. (amin.amin.amin)

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.