Yeni yorum ekle

Katre-i Rahme

Gözyaşı, gözlerimizin tek işlevinin ‘görmek’ olmadığını anlatan bir hazinedir. Rahmet-i İlahî’nin damla damla olmasıdır. İnsan olabilmenin mührüdür yüreklere vurulan. Yaradan’ın yarattığına kattığı en güzel sırdır. Nurdan bir ışıktır suretlere yansıyan. Ulvî hislerin çepeçevre ruhu sardığı anın beyanıdır gözyaşları… Bir damla gözyaşıdır yıllarca hatıralarda saklanan. Cümle kederlere inci inci akan, günahların ardından duyulan nedametin sessiz çığlığıdır arşta yankılanan. Tılsım tılsım yükselip, Hakk rahmetinin esintileriyle parıldayan, şu fâni âlemin bekayı yudumlamış pırlantalarıdır gözyaşları… 

Hasretiyle küllendiği sevgilinin ardına düşmek, esrarını izlemek, O’nu anmak… Her yerde O’nun haberini sormak ve sonra çözülen her düğüm karşısında mum gibi erimek… Kurduğu hayallerin hamurunu gözyaşı ile yoğurmak…

Çaresizliktir bazen gözyaşı, yenilginin, yitirilmişliğin adıdır. Bazen de kelimelerin tükendiği, dilin söylemekten aciz kaldığı yüreğimizdeki acıları hafifletmek için dökülen su tanecikleridir. Duyguların firarı, ızdırabın sessiz damlalara yansımasıdır. Bazen mutluluk, bazen hüznün dansıdır.

Ağlamakla başladı her şey; bütün sevdalar, ayrılıklar, hüzünler… Soğuktan titreyen tenimizi bir avuç gözyaşı ısıtırdı. Ağlamakla son bulurdu özlemler. Ve ağlamakla uğurlardık gidenleri. Anneler ağlayarak beklerlerdi bebeklerini içten içe; riyasız, arı, duru. Her iniltisinde binlerce âh gizlerdi. Ve yavrular da ağlardı. Hem de dünya sahnesine çıkar çıkmaz. Ak alınlı, ak duvaklı gelinin en kıymetli hazinesiydi kırmızı avuçlarına akıttığı inci taneleri. O saflardan saf, tertemiz inci tanelerinin unutulduğu gün, ana-baba da unutulurdu, ata da.

damla gül su katre rahme

Çiçekler bile ağlayarak yudumlardı geceyi; belki bize belki hayata ağlardı. Dilleri yoktu ama gözyaşları vardı işte. İnsanlar defalarca geçerler de o yerden, yine de görmezlerdi incecik boyunlarıyla rüzgâra yenik düşmüş olan efkârlı çiğ taneciklerini.

Gözyaşı, doğruluğun, samimiyetin ve rahmetin yegâne simgesidir. Sevgiliye katıksız bir aşkla sunulan mektuptur, dilekçedir, arzuhâldir, duadır, yakarıştır.  “Ağlamayan gözden sana sığınırım.” buyurmamış mıydı Cenab-ı Zü’l-Celâl’in biricik sevgilisi? Gözyaşları içerisinde saadet kâsesinden yudumlayan Hakk’ın nebi kulu, atamız Âdem aleyhisselam değil miydi? Zebur’u tilavet ederken yüzlerce mızrabın âhı duyulan, Dâvud alehisselam’ın ağlamalı feryadı değil miydi?  Zünnûn’un dertli yakarışları değil miydi bir balık karnında affı ilahiyi kucaklayan?  Dertli Nebi, Tufan Peygamberi’nin (aleyhisselam) katreleri değil miydi âlemi sele veren?

Oysa yıllardır ne kadar da hasretiz gözyaşlarına! Nasıl da gülüyoruz ağlanacak halimize! Dağlara, taşlara, mabedlerdeki sütunlara, duvarlara sormalı ne zamandan beri hıçkırığa hasret olduklarını. Seccadelere sormalı kaç defa gözyaşıyla ıslandıklarını. Ve yiten zamana sormalı bağrına kaç damla gözyaşı sığdırdığını.

Heyhât ki, unuttuk bütün bir tarih boyunca ağlamayı! Hıçkırıklara boğulmak yerine, kahkahalarla güldük düşüşlerimize. Ruh gecesinin yedi kat karanlığına batmadı yüreklerimiz en yalnız saatlerde.  Çılgınca koşamadık güneşe gözyaşı sağanakları içersinde. Biz ağlayamadık cehaletimize, kaybettiğimiz şeylerden habersiz oluşumuza. Merhametten yoksun, kaskatı kesilen ve hoyratlaşan gönlümüze ağlayamadık.

Şimdi ağlamak zamanıdır! Gelin, asırlık gamsızlığımıza bir son vererek birlikte ağlayalım. Cehaletimize, tüm varlığımıza rağmen miskinliğimize, kusurlardan bir heykel hâline gelen benliğimize, nedametin lezzetine varamayışımıza, bir gün bu hâlde ba’s olunacağımıza, yalnız düşüşümüze, hiçe sayılışımıza, cümle-i cürm ile ayaklar altında oluşumuza, mazinin şanlıları arasında yer alamayışımıza, kevseri yudumlayamayışımıza, iki cihan serveri Nebi-yi muhtereme kavuşamayışımıza ağlayalım.

Gelin, gözyaşları içerisinde, birlikte kanat çırpalım Dâru’l-Bekâ’ya. Ve bir “âh” ile yükselelim en tepelere. Gözyaşı bulutlarını selamlayalım gözyaşı damlalarıyla. Sonra içimizdeki ateşi söndürecek o rahmet katreleri yağmurlar gibi insin de yüreklerimize, söndürsün dinmeyen ateşimizi. Vakit varken ve hâlâ hissedebiliyorken ağlayalım. Ağlayalım ki yıldızlar yağsın karanlık gecelere, güneşler açsın.

Yazar: 
Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.