Hz. Şis, son Peygamberde karar kılana kadar her nesilden tertemiz kişilerin alınlarında parlayan nuru Muhammedî’nin (sas), Hz. Âdem’den sonraki ilk taşıyıcısıdır.
Cihadın dinin en mühim esaslarından biri olduğunu bilmeyen yoktur. Kur'an ayetleri onlarca ayetinde cihadı yükseltmektedir. Cihat edenlerle cihattan geri kalanlar arasındaki farkı ortaya koyan ayetler, anlaşılması için içtihat gerektirecek kapalılıkta da değildir.
Alemde hüsnüne yoktur bir bedel,
Böyle hükmeylemiş takdîr-i ezel,
Son Resûl olmalı güzelden güzel!
Feyzini güzeller hep senden alır,
Yanında Güzellik pek sönük kalır!
Hz. Alinin şehadetinden sonra Muaviye b. Ebî Süfyân Âmir'e, Hz. Ali'yi ne kadar sevip özlediğini sorduğunda Âmir şu cevabı vermişti:
Hz. Mûsâ'nın annesi, Mûsâyı Nil'e bıraktıktan sonra onu nasıl özlediyse, ben de o haldeyim, belki ondan daha çok hasret çekiyorum.
“Bize Kur’an yeter” anlayışıyla peygamberimizi, onun siretini ve sünnetini dikkate almadan Müslümanca yaşamaya çalışmak mümkün değildir. Bu duruş, Kur’an’ın bizzat kendisine aykırıdır. Çünkü Yüce Rabbimiz, Kerim Kitabımızda bize, kendisiyle birlikte Resulüne inanmayı ve tabi olmayı emreder.
Hz. Osman engin bir haya duygusuna sahipti. Hz. Peygamber onun için “ Kendisinden meleklerin haya ettiği kimseden ben haya etmeyeyim mi?”, “Her peygamberin cennette bir refiki vardır. Benim cennetteki refikim de Osman’dır” buyurmuştur.
Zâhidâne bir hayat süren Hz. Ömer, halifeliği süresince beytülmalden ihtiyacı dışında bir şey almamaya dikkat etmiş, sıradan bir Kureyşli gibi yaşamıştır. Hz. Peygamber onun hakkında, "Sizden önceki toplumlarda Allah'ın kalplerine ilham verdiği kimseler vardı. Eğer benim ümmetimde de böyle kimseler varsa -ki şüphesiz vardır- muhakkak Ömer de onlardandır" buyurmuştur.
Hz. Ebû Bekir, Rasûl-i Ekrem’in kayınpederi, en yakın dostu, sırdaşı, vahiy katibi idi. Hz. Peygamber bütün işlerinde ona danışırdı. Bu sebeple kaynaklarda kendisinden “Peygamber’in veziri” diye söz edilmektedir.